31 Ocak 2012 Salı

Karlı Bir Gün

Amma da kar yağdı dünden beri. Her yer doldu. Yollar ara ara geçen arabalar sayesinde açılıyor, sonra gene kapanıyor. Bu sene güzel kış oldu :) Kara doyduk :) Doğa ve Deniz'in burun akıntısı devam ettiğinden dışarı çıkarmaya cesaretim yok. Kara bakmak istediimizde ya da kuşlara bakmak istediğimizde camın önüne üşüşüyoruz :)

Anne: Kuşların heepsi evine gitmiş. Çünkü çok soğuuuk.
Doğa: Hepsiiiii
Anne: Çook üşümüşler, hava buz gibiii
Doğa: buuu

Şu saçların var ya, bayılıyorum, hiiç kestiresim gelmiyor :)


Gülüşüne de :)


Kızımın saçları anne kesimi olduğundan gördüğünüz üzre yamuk :) Bi dahakine kuaföre götüreceğim artık, bu kadar yeter :) Ama geçen doktora gittiğimizde herkesler çok beğendi saçını :) her hali güzel benim kızımınnn :)

Bakışını yirimmm :)

Küçücük kalemi tutan küçücük eller baktıkça yüreğime dokunur..


Tıpkı babamınkilere benzeyen incecik dudaklar, o uzamış dudaklar..baktıkça yüreğime dokunur..


Baba işten gelir, Doğa kucağa atlar, babanın eline kitabı tutuşturur..biraz da baba okusun değil mi?
O sırada anne fotoğraf çekmeye çalışır, Doğa rahatsız olur, ne de olsa kitap okuma keyfini kaçırdık..güya anı yakalayacağız..Devo'nun kafayı da uçurmuşum :)


Uykuluyum pijamalıyım ama gene de yakışıklıyım işte..ayrıca annem gözüme flaşı patlattı..


Bi şımardım bi şımardım ki..


27 Ocak 2012 Cuma

Diyalog 7

Anne: Karga karga
Deniz: gaaak
Anne: dedi. Çık şu dala
Deniz: baaak
Anne: dedi. Çıktım baktım
Deniz: oooo
Anne: dala. Bu karga
Deniz: neee
Anne: budala. (Deniz'i öper öper öper :))

Bunu karga gördükçe söyler dururduk dışarıda gezerken. Geçen bi baktım ezberlemiş en vurgulu kısımlarını. Şaştım kaldım :)

Anne: Dayı nerede oğlum?
Deniz: akkaar  (asker)

Foto

Dün biraz fotoğraf çekmeye çalıştım. Deniz yerinde durmadığı için net bişey yakalamak zor oluyor. Aşağıdaki afacan Dennis'in bi gül fotoğrafını çekicem dediğimde verdiği pozlar. Bu arada dün çok fena düşüyordu ucuz atlattı afacan Dennis. TV sehpasının üzerine çıkmıştı. Çıkma desem inadına çıkıyor artık bişey demiyorum o yüzden. Ben de elimde kamera fotoğraf çekiyorum. Kameradan görüyorum kenarına oturdu oturacak derken kenarından düşecek oldu devrildi aşağıya, ben kamerayı bıraktığım gibi atladım ve neyse ki yakaladım. Çok korktu ben de çok korktum. Ne yapacağını bilemedi. Sarıldım oğluşuma sakinleştirdim. Sonra oyuna devam :)

Afacan Deniz'den afacan pozlar :) Çoraplarımız çok fena o kısma bakmayınız :)


Bu da kitap kurdu Doğa :)

26 Ocak 2012 Perşembe

Diyalog 6

Ne zamandır yazmıyorum bıdıkların konuşmalarını ve kelimelerini. Artık herşeyi söyleyebildiklerinden hangi birini yazıcam bilmiyorum. Geldiğimiz nokta her türlü kelimeyi söylemeye taklit etmeye çalışma ve sonunda söyleme :)

hepis: hamster
yazi: yazı
diş: diş ve diş fırçası için kullanıyorlar
kaa: kaymak
baa: bal
sala: salatalık
epe: efe
mama: makas (ma ile başlayan başka şeylerde mama oluyor nedense)
çi: çiçek
heh: Şehnaz
ta: Tahir
döö: Doğa (deniz böyle diyor)
öbü: Özgül (Doğa böyle diyor)
ögü: Özgül (Deniz böyle diyor)
kuu: Kurt (Gümüştekin Kurt olmalı!! Soyadı Kanunu değişsin istiyorum :))
çiz: çiz
otu: otur
amaaan: aman
aboo: aboo
hepsi: hepsi
hiç: hiç
hep: hep
naa: nar
üzü: üzüm
kis: kız
muu: muz
po: portakal, postacı, poaça
höp bö: Sünger Bob :):)
vb aklınıza gelebilecek her türlü kelime çıkıyor artık.

Anne: Annenin kitabında ne var oğlum?
Deniz: yaziiiii
Esasında ben bu soruyu sormadan önce bir gün ben kitap okurken Deniz yanıma geldi kitabı gösterdi yaziii dedi. Ben şoka girdim tabii. Ne ara kapmış o kelimeyi anlamadım.

Bu da Güneşli bir Gün kitabımızı okurken annenin kafadan atma sorularından..
Anne: Arılar çiçeklerden ne toplar?
Doğa ve Deniz: baaa
Anne: Balı nereye götürür arılar?
Doğa ve Deniz: ev (evlerine yani kovana)
Anne: Evlerinde napıyolar?
Doğa ve Deniz: baa
Anne: balı kimler yer?
Doğa ve Deniz: dedeee, annee, baba, heh (şehnaz), Dee/Denis (deniz), Döö (Doğa)

Doğa toplamış bebeklerini. Ayşe, Ayşe'nin annesi ve babası elinde. Bana gösteriyor ve;
Doğa: Hepsiiii
diyor. Ben de yiyorum yiyorum yiyorum Doğa'yı :) Hepsini almış eline yani :)

Bu arada Doğa kitaplarına çok düşkün. yataktan kalkıyor alıyor kitabını eline başlıyor anlatmaya Epe ege bişeyler bişeyler. Kitabımızda Efe ve Ege ve Eda var onları anlatıyor. sonra onu bırakıp başka kitabı alıyor sonra başka kitabı. Çok güzel oyalanıyor kitaplarla. Bazen ben okuyorum bazen Şehnaz okuyor bazen kendi açıp okuyor. Ölüyorum gülmekten :):)

25 Ocak 2012 Çarşamba

2 yaş sendromu

Aslında 2 yaş sendromu olarak bilinen şey çoğunlukla 18 aylıktan itibaren başlarmış. Bizde Doğa'da başladığını düşünüyorum çünkü tüm belirtiler var. Deniz'de de bazı belirtiler var ama hepsi yok henüz başlamadı diyebilir miyiz bilmiyorum.

Belirtiler şu şekilde:
- Nesneleri fırlatma
- Vurma
- Öfke nöbetleri
- İsteklerini ağlayarak belirtme
- İtiraz (mamaya, uykuya, her türlü soruya)
- İstedikleri şey istedikleri an yapılmadığında ellerindekini fırlatma, vurma, ağlama, öfke nöbeti geçirme

Bunların hepsi var Doğa'da. Deniz'de şu an sadece itirazlar var.

Yapılması gereken:

- Öfke nöbetleri için bir yazıda şöyle diyor: Kucağınıza almayın, kızmayın. Sadece umursamayın, göz kontağı kurmayın başka bişeylerle ilgilenin. Sususunca aferin sana deyin ve sakinleştirin. (Ben sabah kucağıma alıp dikkatini dağıtmaya çalıştım ve işe yaradı bir de umursamamayı deneyeyim bakalım nolacak)

- İstedikleri şeyi (mantık dahilinde ise) yapın.

- İtirazlar konusunda: Dikkatini dağıtın oyunla ya da başka bir şekilde ikna edin. Seçenek sunun (şunu mu yemek istersin bunu mu, şu tabakla mı yemek istersin bununla mı gibi)

- Çocuğunuzla bol bol vakit geçirin. Özellikle çalışan anneler ve çocukları arasında daha fazla çatışma yaşanıyormuş bu dönemde. Bizde henüz böyle bir problem yok, sürekli onlarlayım ve gerçekten kaliteli zaman geçiriyoruz. İşe başlayınca nolur bilmiyorum.

- Bir kitapta da şu yazıyordu: Yapma etme ve hayırları çok fazla kullanmayın. Engellemeyin. Engellendikçe huzursuzluğu artar.

Bu dönemde çok çok sabırlı olmak gerekiyormuş. 3 yaşa kadar sürecek bir dönemmiş.

Bize kolay gelsin diyorum :):) Çocukları anlamaya ve dinlemeye çalıştığım sürece ve yeterince ilgilendiğim sürece herşey yolunda gidecek diye düşünüyorum. Sevgi ve sabırla olmayacak şey yok (diye düşünmek istiyorum :)) İnşallah öyle olur.

Bu arada bunları yazarken bi yandan bakıcmıza da okuyorum. Sadece benle olmaz bu iş. Baba sadece haftanın bir günü çocuklarla birlikte olmasına rağmen babaya da hemen anlatmam lazım.

1,5-2 yaş dönemi

Sanırım zor bir dönem bizi bekliyor. Doğa 3-4 gündür sinir krizlerinde. Ne istediğini bilmeden öylesine sinirleniyor. Ne istedin dediğimde kızıyor. Kucağıma alıp sakinleştireyim diyorum gene kızıyor. Deniz'in bir ara yerde tepinmesi olmuştu bir iki kere ama Deniz'in tepinmesi istediği bişeye yönelikti. Kendi haline bırakıp sen biraz ağla sonra gel demiştim yani kısacası umursamamıştım ve ağlamayı bırakıp tıpış tıpış gelmişti. Doğa'nın durumu biraz farklı, amaçsız ağlamalar, anlık patlama şeklinde. Şu an okuduğum bir kitapta bu patlamalardan bahsediyor. Ama henüz o patlamalarla nasıl başa çıkılacağı kısmına gelemedim. Hamileyken okuduğum kitapların bir çok kısmını unutmuşum. Tekrar tekrar bakıyorum her farklı dönemde.

Velhasıl bizi zor bir dönem bekliyor. Napalım başa gelen çekilir :)

Gene 3-4 gündür Doğa oyuncakları atıyor. Yapmak istediği bişeyi yapmazsak (örnek kitap okuyalım istedi), o istediği şeyi fırlatıp atıyor (kitabı yere fırlatır), oraya buraya vuruyor (gardroba, koltuğa artık etrafta ne varsa), sonra gelip bi tane de bana patlatıyor. Ben öylece kalakalırken Doğa bi güzel sinirini çıkarıyor :) Müthiş değil mi? Okuduklarıma göre bu dönem atma ve vurma dönemiymiş. Yapma etme demenin bir anlamı yokmuş. Yapma demiyorum ben, atarsan kırılır bi daha oynayamayız falan diyorum ama şu an bu sökmüyor. Pazarlığa girişmenin anlamı yokmuş. Mesela "Önce ellerimi yıkayayım sonra kitabını okuyalım" dedin, kitabı yere fırlatıveriyor :) Çünkü bu dönem her zamankinden çok daha fazla bir Ben dönemiymiş. Benim istediğim olacak şimdi olacak. Napcaz bilmiyorum, çözüm kısmına gelemediğimden bunu da bilemiyorum şu anda. Ben en iyisi kitabıma döneyim :) hazır çocuklar uyuyorken...

Bu arada Deniz hasta oldu. Öksürük ve burun akıntısı var. Bugün doktora gittik. Hem 18 aylık kontrolümüz için hem de Denizin hastalığı için. Muayene olurken oğluşum gayet sakindi. Doğacığım gene yıktı ortalığı :) doktor dedi ki 2 yaş civarında geçebilirmiş doktorda ağlama, ama geçmeyebilir de dedi. O kadar da "Doktorda" kitabı aldık çalıştık bi güzel, yok boğazına bakar yok kulağına bakar. Bizimki daha doktor bakmadan, odaya girer girmez başladı ağlamaya :) Çoook kıymetli canı var canııııım :) Deniz ve Doğa ikisi de doğduklarından beri aynı çizgide gidiyorlar. Boy ortalama, kilo biraz az. Ama çok da mühim değil, ne de olsa büyüyorlar.

18 Ocak 2012 Çarşamba

Parmak boyası

İlk dokunduklarında hoşlaşmadılar pek. Parmaklar boya olunca bana gösterdiler, pis oldu ya anne temizlesin anlamında. Böyle boyıycaz diye ben de daldırdım parmağı, onların parmaklarını sürdüm defterlerine. Sonrasında o renk senin bu renk benim :) Sevdiler baya :) Kaldıracağım zaman ağladılar hatta, ama yarın tekrar oynarız hadi ellerimizi yıkayalım falan filan derken sustular.


Alttaki Doğa'nın çalışması..gördüğünüz üzere küçük küçük kibar kibar parmak darbeleri :) Bu arada Doğa azcık da tadına baktı boyanın..aa boya yenmez Doğaa deyince dudaklar büküldü ve biraz ağladı..ama boyamaya devam ettik, sonra hemencik sustu..nazlı..


Bu da Deniz'in çalışması..gördüğünüz üzere boya löp löp alınmış löp löp sürülmüş..yetmemiş bi daha alınmış bi daha sürülmüş..oğlum parmakların boya dolu desem de daldırdı daldırdı durdu parmakları boyaya :)

17 Ocak 2012 Salı

Yeni yeni kitaplar

Aslında çok oldu alalı, eskittik bile ama ben gene de fotolarını koyuyorum. Bu aralar Tübitak'ın kitaplarını okumayı seviyorlar daha çok. Bir de Ayşegül serisinden olanları. Bebek Koala serisine de Hareketli Kitaplar serisine de bakıyorlar baya, ama eskisine göre daha az.

Toplamda 40a yakın (en son saydığımda 37 idi) kitapları var. Benim ilkokulda bu kadar kitabım var mıydı diye düşünüyorum, sanırım yoktu..


Bir de tavsiyem olacak: Tübitak Yayınları'nın Meraklı Minik dergisini ara ara almanızı tavsiye ederim. Ben her ay almayı düşünüyorum. İlk defa bir çocuk dergisinden bu kadar hoşlandılar. Belki biraz daha büyüdüklerindendir. Bu ayki sayıda eşleştirme kartları vadı - ki bu oyunu bizimkiler çok seviyor, evde iki farklı eşleştirme oyunumuz var. Yapıştırmalar vardı, biz onları resim defterlerine yapıştırdık, henüz oyunları anlayabilecek kadar büyümediler. Bi tane postacı kartpostalı yaptık, cee yapıp duruyoruz onla :) Bir de daha büyük çocuklar için bir oyun vermiş, şimdilik saklıyorum, ileride oynarız artık onu da :) Derginin bu ayki konusu da postahane. Çok güzel resimler var anlatıyor güzel güzel. Amma da övdüm di mi :) Biz bayıldık :) Yaşımız da gelmiş artık abonesiyiz Meraklı Minik dergisinin :)

Kar oynamaya çıktık :)

Bir iki haftadır Tübitak Yayınlarının Karlı Bir gün kitabına bakıyorduk. Çok sevdiler Tübitak'ın kitaplarını da. Güneşli Bir Gün, Yağmurlu Bir gün ve Rüzgarlı Bir Gün kitaplarımız da var. Şimdilik çok fazla yaşlarına uygun bulmadım ben diğer kitapları, yaş ilerledikçe onları da alacağız. Zaten vakti geldikçe çocuğun ilgisi değişiyor, daha önce ilgilenip de bakmadığı kitaplara bakmaya başlıyor.

Neyse, kitaptan gördüğümüz her şeyi bugün bizzat dokuna dokuna keşfettik :) Çocuklar kardanadam yapmışlar onu elledik, karın üzerinde kırt kurt yürüdük, kar topu oynadık, ağaçları silkeleyip üzerinde birikmiş karlardan kar yağdırdık, kuşlara baktık (keşke ekmek alsaymışız yanımıza kuşlara atardık). Doğa karı ilk ellediğinde nerdeyse ağlamaklı oldu, soğuk geldi. Eldiven takmadım ellesinler karı diye. Deniz gayet rahat daldı karın içine :) Ağacı üstüne silkeledik mutlu oldu. Doğa gene büktü dudağını, üstü başı kar olmuş diye onları gösterdi, nerdeye ağlayacak. Herhalde sevmeyecek karı dedim. Sonra eldivenlerini taktım ve yürüdük biraz, kırt kurt kırt kurt (kiapta öyle yazıyo:)) Ve sevdi Doğa da. Evin önüne döndüğümüzde karı elledi üstüne kar attım güldü. Derdi soğuk :) Kendi de aldı attı. Ağaçları gene silkeledik bi.

Kar yağsa da çocukları çıkarsam diyordum yağdı neyse ki bu sene :)
İlk kar maceramızdan fotoğraflar..


Gördüğünüz üzere Deniz gayet mutlu :):)

Doğacım dudak bükerken :):)


13 Ocak 2012 Cuma

Emzik Bıraktırma 2

Bu da Doğa'nın emzik bırakma hikayesi. Dün gece başladık. Madem bi işe giriştik bari ikisi birden bıraksın dedim. Uğraşma bi kere olsun. Deniz'e biraz ceza gibi oldu, o konuda hata yaptım bence. Doğa ile dün anlaşma yaptık.

Karşı apartmanda bi komşumuz var Doğa ve Deniz'i çok seviyorlar. Orda bi teyzemiz var, bir de gelini var abla diyoruz ona. Ablamız bebek bekliyor. Doğa'ya dün gün boyu ara ara "sen artık büyüdün, boyun uzadı kocaman abla oldun" dedim. Sonra akşama doğru gene aynı şekilde dedikten sonra, "hani ablamız vardı ya onun da bebişi olacak, sen abla oldun ya emziğini o bebişe verelim olur mu?" dedim. Doğa da hayret ki "hmm hmm" dedi. Aldım kucağıma götürdüm pencereye. Pencereyi açtık emziği pencerenin önüne koyduk beraber. "Abla gelip emziği alıp bebişine verir" dedim. Sonra çekildik pencerenin ordan odaya geçtik. Şehnaz'a dedim koş emziği al. Aldı. Sonra doğa'yı gene kucağıma aldım pencerenin önüne gittik gene. "Bak abla emziği almış, bebişine vermiş. Abla çok teşekkür etti Doğa'ya. Bebiş de teşekkür ederim ablacım dedi" dedim. Doğa bi yüzünü ekşitti dudakları hafiften büktü, ama yapacak bişey yok kendi verdi emziğini :) o da farkında kendi verdiğinin :) Neyse yatana kadar bebiş teşekkür etti dedim bikaç kere. Yattık. Şehnaz ile ben ikimiz de odada kaldık. Ne büyük hata etmişiz. İkimiz de olunca bir ağlamalar bir ağlamalar. Ben çıkacak oluyorum Annnee diyorlar Şehnaz çıkacak oluyor gene aynı. Sonunda böyle olmayacak ben çıkıyorum dedim. Çıktım. Sonra Şehnaz onlara kitaplarımızdan bişeyler anlatmaya başladı. Ben konuş sürekli ya da ninni söyle orda olduğunu bilsinler demiştim. Biraz dinledim onlar uyumaya geçerken biz dışarı çıktık Devo ile. Sonrasında 9:00dan 10:00a kadar Doğa 3 kere ağlamış ama 5 dk içinde geri uyumuş. Deniz de bunlardan birinde uyanmış ama hemen geri uyumuş. Ali'yi vermiş Şehnaz Deniz'e, oğluşum fırlatmış atmış :):):) "Beni bunla mı kandıracaksınız" dedi herhalde. Ali'yi kabul etmedi emziğin yerine :):) gene battaniyesine sarıldı uyudu :)

Şehnaz der ki "çok akıllı çocuklar, anlıyorlar herşeyi ve kabul ediyorlar". Tabii direnişler oluyor ama çok uzun çok can sıkıcı bişey yaşamadık. Dudak bükmeler biraz ağlamalar ama bağıra bağıra değil. Maşallah maşallah maşallah.

İnşallah bu sorunu bir hafta içinde çözeceğiz. Çözdüğümüz zaman yazıcam gene bloga. Deniz'in bugün beşinci Doğa'nın da ikinci günü.

12 Ocak 2012 Perşembe

Diyalog 5

Anne parmaklarını kaldırıp sayar. Bir iki üüüç.
Anne: Hadi şimdi Deniz saysın. Birinci parmağı açar. Biiir
Deniz: bii
Anne: İkinci parmağı açar (iki demez)
Deniz: iiii
Anne: üçüncü parmağı açar (üç demez)
Deniz: üüü
Anne: dördüncü parmağı açar (dört demez)
Deniz: aaa (burda sanırım ABCye geçiyoruz, ne alaka bilmiyorum oyuncaklarında hep 1-2-3 ve A-B-C var:))
Anne: dööört

Bu sayma hep bu şekilde olur :) Dünden beri sayıyoruz biz :)
Bu arada Deniz 1,2,3ü yazıyla da bilir :) okur yani :)

Doğa'm da şu şekilde sayar:

Biy biy biy biy biy...beş etti gördüğünüz üzere :D:D
Benim kızım biir bir sayar :)

Emzik bıraktırma

Meğerse emzik bıraktırmak çok ciddi bir geçişmiş. Bizimkiler çok kullanmadığı için çok zor olmayacağını düşünmüştüm ben ama uykuya geçişte kullandıklarından şu an Deniz'de uykuya geçerken problem yaşıyoruz. Her neyse okuduklarıma göre;

- Bebeklerin en geç 2 yaşına kadar emziği bırakmaları gerekirmiş. 2 yaştan sonrası psikolojik olarak daha çok etkilermiş. (Doğru bir adım atmışım diyorum)
- Bıraktırıken emziğin yerini tutacak çocuğun uykusuna geçişini kolaylaştıracak bir obje kullanılabilirmiş. (Ben henüz kullanmadım)
- Uykuya geçişlerde problem yaiandığında anne çocuğu başka şekillerde rahatlatmalıymış. Yanında olduğunu belirtmeliymiş. Sevmeliymiş okşamalıymış. Ninni söyleyerek rahatlatabilirmiş. (Dün gece uyguladım ben bunu, bilmeden de olsa içgüdüsel olarak doğru bişey yapmışım. Benim orda olduğumu bilsin diye ninnilere eşlik etmiştim ben de. Anne yanında demiştim.)
- Kararlı olmak gerekirmiş. (Dün gece çok zor oldu benim için, kararlı olmak çok zor ama olmak zorundayım, 4. gün ve hiç emzik vermedim)
- Karşılıklı anlaşma yapılmalıymış. Büyüdün oğlum, bebekler emzik kullanıyorlar, sen abi oldun artık ihtiyacın yok. Emziği bırakalım olur mu gibisinden bişeyler. (Ben bunu yapmadım, emziği ısırdın kopardın artık emzik yok dedim. Bu noktada hatalı davrandım belki bilmiyorum. Bugün "Deniz artık büyüdü, abi oldu, emziğini de kullanmıyor, aferin benim oğluma" gibisinden laflar ettim. Doğa'ya sen de büyüdün di mi Doğa? Abla oldun mu Doğa? diyorum gık ses yok :):) çaktı durumu yani :) normalde olsa hmm hmm der kafasını sallayıp :))
- Emzik istediğinde hiçbir şekilde kızılmamalıymış, gene aynı şeyler anlatılmalıymış, büyüdün ettin vs. (Hiç kızmadım, zaten kendimi kötü hissediyorum onu dudak bükerken gördükçe, içim içimi yiyor)

Başkaca da değişik bişey yok bu konuda. Dikkatli, sabırlı, anlayışlı olunması gereken bir süreç imiş. Annelere duyurulur.

11 Ocak 2012 Çarşamba

Off ne zor şey Anne olmak

Bir önceki kayıtta Deniz'e emziği bıraktırmaya çalıştığımdan bahsetmiştim. Bu akşam Şehnaz ile odaya yatmaya girdiler. Ben de dinliyorum her zamanki gibi. Dinlemekten kendimi alamıyorum şu geçiş dönemlerinde. Emzik bırakma da bir geçiş dönemi. Dinlerken Deniz "Anne" dedi dört beş kere. Şehnaz da "Anne piş piş yapıyo Deniz de piş piş yapsın" diyor. Ben tutayım kendimi dedim dedim ve sonunda tutamadım. "Anne" derken insanın kendini tutması kolay mı sanki? Girdim odaya, bu akşam ben uyutayım dedim Şehnaz'a. Oturdum yataklarının arasına. Oğluşum dudak büküp durur. Gel de buna dayan. Emzik bekler. İçim kıyılıyor bir yandan. Bi yandan da yanlış mı yapıyorum sorgulamaları tabii. Uyuyana kadar yanındayım oğlum dedim ara ara. Ninnilere eşlik ettim, sesimi duysun rahatlasın diye. "Anne burda"yı anlasın diye. Velhasıl vicdan yapıp durdum Deniz uyuyana kadar. Ve hala da boğazımda koca bir düğüm :(:( Emziğini yırttı diye cezalandırmış mı oluyorum? Doğa cork cork emziğini emerken Deniz'i dudak bükerken görmek çok fena oturuyor içime. İkisine birden mi bıraktırmalıydım? diyorum. Ama Doğa'mın ne günahı var di mi? Cezalandırmış mı oluyorum Deniz'imi?

Ne kadar basit bir olay belki de..bilmiyorum ki..tonlarca kitap okusam da bilemeyeceğim..böyle bişey hangi kitapta yazar..herkesin çocuğu farklı..her çocuğun bağlanışı farklı..

Yanlış yapmaktan korkuyorum hep..
Offfff ne zor şey Anne olmak..

Umarım çocuklarımı kırmadan, ezmeden, yanlış yönlendirmeden, yanlış etkilemeden büyütebilirim..
Dünyanın en muhteşem (muhteşem kelimesi bile hafif kaldı aslında) ama en ağır işi Anne olmak..

Emzik bırakma çalışmaları

İki gün önce Deniz emziğini ısırdı, neredeyse kopacak emzik. Daha önce de bir iki emzik ısırmıştı ve atıp yenisini almıştık. Geceleri uyuduktan sonra emziğini de atıyordu ağzından. Ben de çok aradığı ve bağlandığı bişey değil nasıl olsa diyerek ve de daha ne kadar emziğe para vereceğiz diyerek Deniz'e emziği bıraktırmaya karar verdim. Zaten sadece ve sadece uyurken kullanıyorlar emziği.

Velhasıl Deniz'e dedim ki sana bu akşam emzik yok oğlum, çünkü sen emziğini ısırdın, emziğini kopardın, başka emzik yok. Deniz'e artık emzik yok. Bir iki kere bu cümleleri tekrarladım. Akşam yatarken de aynı şekilde, artık Deniz'e emzik yok çünkü Deniz emziğini kopardı dedim. Neyseo akşam emziksiz uyudu. Ertesi gün ve akşam da emziksiz uyudu. Bugün gündüz de emziksiz uyudu. Umarım bundan sonra emziğe ihtiyaç duymazz. Bazen battaniyesini ısırıyor ama bi süre sonra onu da bırakır herhalde. Kararlıyım, devam edicem. Maşallah bi sorun da çıkarmadı şimdiye kadar. Çok bağlı olmadığının farkındaydım zaten, yoksa biraz sıkardı bıraktırmak.

Deniz'e emzik yok deyince Doğa "been" diye kendini gösterdi. Sen yırtmadın emziğini, sen emebilirsin dedim ona da. Doğa'ya bıraktırmamız biraz daha zor olacak diye tahmin ediyorum. Çünkü Doğa da sadece uyurken emmesine rağmen, uyku boyunca ağzından çok çıkarmıyor. Güzel güzel emiyor emziğini, ısırma yok şimdilik.  O da ısırmaya başlarsa aynı uygulamayı ona da yapacağız tabii ki :)

İnşallah 2 yaşa kadar Doğa da bırakmış olur. Bakalım kısmet :) Çok da dert değil aslında çünkü emzik düşkünü değil, dediğim gibi sadece uyurken kullanıyor emziğini.

9 Ocak 2012 Pazartesi

Kelimelere devam..

tata : tavşan (Doğa)
keke: kelebek (Doğa)
ayakka: ayakkabı (Deniz)
aakı: askı (Deniz)
pij: pijama (Doğa)
yaya: lale (Deniz)
halka: hamur (ne alaka Denizcim? hamur diyorum o da halka diye karşılık veriyor :) Anne: haa Deniz: haa Anne: murrr Deniz: muuu Anne: hamur Deniz: halka :D:D:D)
denis: Deniz (Doğa)

5 Ocak 2012 Perşembe

Diyalog 4

Bugün çıktık gene dışarıya, hava çok güzeldi, parıl parıl bir güneş, çok da sert olmayan bir soğuk...Gezerken gene anaokullarının birinin yanından geçiyorduk. Çocuklar parka çıkmış. Durup izleyelim dedik. Doğa ve Deniz keyifle izlediler :) Doğa keyifle izlemekle kalmadı, hep ayağını ileri atıp onların yanına gitmek istedi. Parmaklıkların arkasındayız tabii nasıl gidecek :)

Anne: Sen de okula gitmek ister misin Doğa?
Doğa: hım hım
Anne: Biraz daha büyü, biraz daha boyun uzasın, sen de abla olunca okula gidersin olur mu Doğa?
Doğa: ühüü (surat yamulur burada :), Anne hem sevinir hem üzülür, bi yandan güler)

Velhasıl öyle heves ediyor ki, tutmasam gidip oynayacak abi ablalarla :) Umarım vakti gelince de böyle istekli olur da sorun yaşamayız..

Deniz Şehnaz'da olduğundan onla okul konusunda bi diyaloğa giremedik tabii :) Ama o da pür dikkat çocukları izliyordu.

Bu da dünkü gezimizden..

Anne: Deniz ve Doğa kaldırımdan gider, Anne kaldırımdan gider, Şehnaz kaldırımdan gider (kaldırımı gösterir), arabalar yoldan gider (yolu gösterir). Deniz nerden gider?
Deniz: Kaldırımı gösterir.
Anne: Arabalar nerden gider oğlum?
Deniz: Yolu gösterir.
Aynı şeyi bugün de sordum Deniz'e ve gene cevaplar aynı. Öğrenilmiş..
Doğa'ya da bi sonraki gezide öğreticez artık.

Diyalog 3

Doğa bayılır herşeyi ağzına sokup evirip çevirmeye. Ne zaman geçecek bu huyu bilmiyorum. Sabah da plastik tarağı dişliyordu.
Anne: Ne yiyosun Doğa?
Doğa: Tata :) (tarak)

Sabah kahvaltı ederken,
Anne: Hangi mamadan istersin Doğa?
Doğa: Düm (domates :))
Baya bi düm yedi bu sabah :):)

Bizim orada gezerken, anaokullarının yanından geçiyoruz genelde, zaten burası anaokulu bölgesi olarak geçiyor. Ben de anlatıyorum her geçişimizde, çocuklar okulu çok severler. Okulda oyun oynuyorlar, müzik dersi yapıyorlar, resim çiziyorlar, mama yiyorlar, kitap okuyorlar. Bebek Koala da okulu çok seviyor. falan filan..Dün gezerken gene okulların önünden geçiyoruz;
Anne: Çocuklar okulu çok seviyorlar. Napıyo çocuklar okulda?
Deniz: Mama
Anne: Mama yiyorlar evet, başka napıyorlar?
Deniz: Daa
Anne: Dans ediyorlar evet. Başka?
cevap gelmiyo :) anne sayıyor top oynarlar parkta oynarlar resim çizerler falan filan falan filan..

Bir de gezerken gündüz gündüz aydede çıkıyor kaşımıza, her seferinde bizden önce Deniz farkedip gösteriyor. Bayılıyor aydedeye :) ve aydede şarkısını söylettirip duruyor bize :)

Bu hafta hava hep güneşliydi, her gün çıktık yürüdük, Doğa ve Deniz de yürüdüler. Yarım saatle bir saat arası yürüyoruz. Çok iyi geliyor onlara da, etrafı seyrede seyrede anlata anlata yürüyoruz. Fırına girip ekmek alıyoruz, lüp lüp yeniyor o sıcacık ekmekler. Markete giriyoruz dolanıp çıkıyoruz. Kırtasiyeye giriyoruz bazen. Bazen de bi yere girmeden yürüyoruz. Köpeklere, kedilere, kuşlara, uçaklara, aydedeye, güneşe, okullara, okulların camlarındaki kardanadamlara noel babalara, oyun oynayan çocuklara, arabalara, her bişeylere bakıyoruz :)

3 Ocak 2012 Salı

Kahvaltı

Artık kahvaltı düzenine geçmeye başladık. Geçen hafta bulamacı kestim. Ne kadar yerlerse yesinler, azcık da yeseler normal kahvaltı yesinler diye. Aslında bulamaç süper birşey. İçinde yumurta, peynir, süt, ekmek, bazen bal, bazen pekmez ve annenin bomba kurabiyeleri var :) (Bomba derken cidden bomba: kuru üzüm, ceviz, fındık, tereyağ dolu bir kurabiye) Neyse, geçen haftaki uğraşlarımız sonuç vermeye başladı. Bu hafta hep beraber salondaki masaya kurulduk. Her sabah koca masayı açıyoruz. Önlerine peynir, salatalık, domates, siyah zeytin, yeşil zeytin, ekmek koyuyoruz. Kimi peynir bebek peynir oluyor, kimisi abla peynir, kimisi dans eden peynir, kimi ağaç peynir oluyor :) Kimi sarı top (yeşil zeytin) oluyor kimi siyah top (siyah zeytin) :) Öyle böyle baya bi yiyorlar artık. Bir tek yumurtayla derdimiz var. Bi türlü alıştıramadım. Denemelerim devam edecek :) Geçen hafta krep de yaptım, krebi de yadırgadılar biraz, onu da denemelere devam..

Bir de süt içmeye az da olsa başladılar nihayet. Her gün en azından yarım bardak süt içiyorlar. Bazen kendileri istiyor, bazen bi kediye bi maymuna bi Doğa'ya şeklinde veriyoruz. Yani oyunla verdiğimiz de oluyor. Ama bu sayede alıştılar tadına. Bi de hep sıcak süt veriyorduk, hiç istemiyorlardı. Bi akşam kendim soğuk süt içerken Doğa'ya da verdim ve bi fark ettim ki soğuk sütü seviyorlar. Artık soğuk süt veriyoruz.

Doğa'ya bal reçel gibi şeyleri henüz hiç veremedik :( tatlı sevmiyor hiç. Deniz bal kaymak yiyor, reçel yiyor. Doğa genelde peynir peşinde :) Hangisinden istersin Doğa? Doğa: peyy :)

Velhasıl geçen hafta biraz uğraştık ama bu hafta daha iyiler kahvaltıda. Kendilerini doyuracak kadar yiyebiliyorlar artık. Umarım böyle gider..maşallah deyinnnn :)

Eşini Bul!

Daha önce de yazmıştım eşini bul oynuyoruz çocuklarla diye. İki tane farklı eşini bul oynumuz var. Birinde 78 kart var. Diğerinde de 30 küsür kart vardı sanırım. İkisini de çok seviyorlar. Önceden ben elime bir kart alıp bunun eşi nerdeee diye soruyordum. Doğa ve Deniz bulup elime veriyorlardı. Şimdi şu aşamaya geçtik. Anne daha sormadan eşler bulunup anneye veriliyor. Özellikle Doğa ustası oldu bu işin :) Deniz bi süre sonra sıkılıyor, ona başka bi oyun bulmamız lazım :) Doğa ise o 78 kartı kısa sürede eşleyip eşleyip elime veriyor. Bazen kendi oturuyor başına, bulup bulup kutusuna yerleştiriyor. Biz de hayran hayran seyrediyoruz :) Daha bi buçuk yaşında olmayan bir çocuk bu...

Diyalog 2

Bugün banyodaki çamaşır sepetini aldım, Deniz'e hadi bana yardım et oğlum şunu banyoya götürelim dedim. Tuttu bi ucundan. Götürdük diğer banyoya. Çamaşırları beraber makinaya attık. Sonra geri bizim banyoya götürdük. Çok çalıştık canııııım :) Sonra yerine koyduk sepeti. Deniz: "Kaa" diyerek sepeti gösterdi. Tabii ki kapağını kapatmak zorundayız :)

Baba her sabah işe yollanır. Önce çantası eline verilir, genelde Deniz tarafından. Sonra bye bye yapılır, sonra kapı kapatılır. Bu diyaloğu yazmış mıydım hatırlamıyorum, yazayım gene de;

Anne: Baba nereye gitti?
Doğa ve Deniz: iş
Anne: Naptınız baba işe giderken?
Doğa ve Deniz: bye bye (baay baaay şeklinde söylenir bu :))
Anne: Baba bize işten ne getiriyo?
Doğa ve Deniz: Mammmaaa

2 Ocak 2012 Pazartesi

Diyalog 1

Dün akşam yatmadan önce ellerini yıkıyordum ikisinin de. Deniz'in elini yıkadım, havluyla kurulayacakken, Anne: "ellerimizi yıkadııık, şimdi kuruluyoruuuz, neyle kuruluyoruz Deniz?"
Deniz: "haaa" .
havluyla kuruluyormuşuz :)