26 Temmuz 2013 Cuma

Cücüklerim 3 yaşında!

Nasıl geçti 3 sene anlamadım..desem yalan olur :) Doya doya geçti..öpe koklaya konuşa konuşa yata yuvarlana sarıla sarıla geçti..

Bakmaya doyamadıklarım, kıyamadıklarım, kaşına gözüne kirpiğine kurban olduklarım, canlarım benim, iyiki varsınız, iyiki doğdunuz..hayat sizle daha anlamlı, daha güzel..Okula başlayacaksınız bu sene..okulları dolaşıyorum şimdi..duygulanıyorum..gözlerim doluyor görüşmelerde bile..sanki bi kopuşmuş gibi hissediyorum..ya da ilk kopuş..istemiyorum hiç..hep yanımda olun istiyorum..hep öpeyim hep koklayayım..hayat işte..daha neler neler bekliyor bizi...farkındayım..annemin neden biz üniversiteye başladığında hüngür foşurt ağladığının...neden albümlerimize bakıp bakıp gözlerinin dolduğunun..daha şimdiden hiiiiiiiiiiiiiiççç istemiyorum...ama dediğim gibi...hayat işte...Çoook çok mutlu, huzurlu, sağlıklı, başarılı, şanslı bir hayatınız olur inşallah..ben hep yanınızdayım..ve siz hep kalbimdesiniz..en derininde...nice nice nice güzel senelerimiz olsun birlikte...ben size hep bakmaya doyamayayım..siz bana hep seni çok seviyoyum anne deyin...


10 Temmuz 2013 Çarşamba

Kısacık tatilimiz

Benim işler nedeniyle çok uzun tatile gidemiyoruz şimdilik..geçenlerde 3 günlük bir Antalya tatili yaptık..Klasik tatilköyü tatillerinden..yemekler ahımşahım değildi elbetteki, ama ortalamanın üzerindeydi gene de..tesis güzeldi..odamızsa ultra güzeldi..35 metrekareydi, 2 tek yatak bir de double yatak vardı ki, çok çok rahat ettik :) çocuklar tatili çok sevdiler, eve dönmek istemediler :)

Deniz ve Doğa ikisi de kolluk taktı bu sene ilk defa..ikisi de havuzda derinde tek başlarına yüzdüler..ikisi de havuza çivileme atladılar :) Deniz denizi de sevdi ve eğlendi çok..Doğa ise havuzu tercih etti gene.."çünkü deniz soğuk, o yüzden sevmedim Anne"..

Yemekler problem oldu, 3 gün bişeyler yediler ama istediğim gibi olmadı tabii ki..ne yerseler yesinler yeter ki yesinler diyerek ne istedilerse verdim..zaten bizimkiler abur cubur yemez, sadece dengesiz beslendiler biraz o kadar..genel olarak ekmek pilav makarna meyve ayran şeklindeydi..bolca ayran içtiler..bu arada valizin bir kısmını kendi yaptığım poğaçalar, brownieler ile doldurdum..ayrıca %100 meyve sularıyla da (tesistekiler çok kötüydü iyiki yanıma almışım meyve sularını)..bir de kuru kayısı ve kuru üzüm..inanır mısınız kaşar peyniri bile götürdüm 5 yıldızlı tatil köyüne :) bizimkiler kıldır birazcık yemek konusunda, sevdikleri şeyleri her yere taşırım o yüzden..bi de sade süt ve kakaolu süt de aldım..bir iki de ıvır gıvır..yani valiz full yemek gittim aslında :) iyiki de öyle yapmışım..

fotolar..

Uyuyan totoşlar..seyrederim..yumuşak yumuşak öperim uyurken..ve özlerim..uyansalar diye beklerim..




Canlarım benim...



Kırklareli'deydik

Geçenlerde Kırklareli'ye gittik bir haftasonu. Devo'nun Antep'ten halaları gelmişti. Onlarla birlikteydik. Çocuklar her zamanki gibi bahçede oynadılar, çiçek suladılar, koştular, fıskiyelerin altında ıslandık, arabalarını sürdüler derken vakit geçti gitti. Beraber salatalık topladık, daha sadece salatalıklar çıkmıştı. Aşağıdaki fotoğrafları da Deniz ile sabahleyin salatalık toplamaya gittiğimizde çekmiştim. Doğa'nın hiç fotoğrafını çekememişim maalesef..

İşte şu gördüğünüz toprakların ağası benim...der gibi olmamış mı :)?


Salatalık toplarken..

Oğlum bak bu da fasulye dediğim an Deniz'in şaşkın bakışı..elinde de kopardığı salatalık :)


Bahçedeki elma ağaçlarından biri..


Kardeşler..iki hala ve bir Hayri Dede..


6 Haziran 2013 Perşembe

Yazmadan edemiycem :)

Deniz dün akşam uyuturken kopardı beni gene :)

Anne: İyi uykular Doğacım
Doğa: İyi uykular Annecim
Anne: İyi uykular Denizcim
Deniz: İyi uykular Anne
Anne: Canım kızım benim (sever sever sever)
Doğa: Canım Anneciiiimmm
Anne Deniz'e döner
Anne: Canım oğlum benim (sever sever sever)
Deniz: Canım Annemmm
1 sn sonra
Deniz: Canım pipim
Anne: :):):):)

Kopardı beni eşşek :):):)

27 Mayıs 2013 Pazartesi

Deniz, the sayı manyağı :) Doğa, the acayip insan :)

Nazarlar değmesin çok akıllıdır benim oğluşummm :) Babamın küçükken bana yaptığı gibi ben de oğluşuma sorular soruyorum, bir elmam var bir elma daha aldım kaç elmam oldu gibisinden. Geçen gün iki topum var iki top daha aldım kaç topum oldu diye sordum, Anne arabalı sor dedi :):) hemen arabaya çevirdik soruyu :) Velhasıl Deniz, the akıllı bıdık, 1+1, 2+1, ....5+1 gibi 1 ile toplamaları, 1+2, 1+3 gibi tersten toplamaları, ve en son olarak da 2+2 yi kafadan yapabiliyor. Ben bunları 4-5 yaşında yapabiliyormuşum vakti zamanında. Deniz henüz 3 yaşında bile yok :) Umarım benden çok çok daha iyi olur ileride..

Farkındayım sayılarla arası çok iyi..harflerle de aynı şekilde..

Doğa ise başka konularda iyi..iyinin de ötesinde iyi..görsel hafızası çok iyi..el becerileri çok iyi..sanatsal faaliyetlere bayılıyor..en son 100 parçalı yapbozu yapabildi..bir acayip çocuk :) Şahsen ben onun kadar iyi yapamıyorum..nasıl becerdiğini de anlamış değilim..tam bir kitap delisi..kendince okuyor okuyor okuyor..tuvalete elinde kitapla girdiği oluyor..kitapçıya üçümüzün bir girişi var bir de çıkamayışı :) üçümüz de çılgına dönüyoruz orada :) 1 saate yakın vaktimiz geçiyor..

Ne diyim şansları bol olsun, hayatta ne istediklerini bilen çocuklar olsunlar ve istediklerini de alsınlar inşallah..Bizden kat kat daha iyi kat kat daha mutlu olsunlar..Allah nazarlardan saklasın onları..

Deniz'in güneş gözlüğü :):)

Denizcim bi gün balkona çıkmak istedi. Çok güneş var diye izin vermedim. Çok güneş var dedim, güneş beni rahatsız etmez güneş gözlüğü yaptım dedi :) İşte aşağıdaki de Deniz'in güneş gözlüğü :) Hem koptum gülmekten hem de gurur duydum accık :) 3 yaşından küçük bir çocuk için bence dahiyane bir fikir :)


Kırklareli'deydik

Aslında gideli epey oldu, bir türlü vakit bulup kayıt atamadım. İkinci şehirlerarası yolculuğumu Kırklareli'ye yaptım. Artık bundan sonra her yere gidebilirim :)

Çocuklar, ben ve Cevher gittik. Devo haftasonuna doğru geldi. 4-5 gün kadar kaldık. İlk 3 gün çok rüzgarlıydı, böyle rüzgar görmedim ben. Yolda giderken araba epey bi savruldu, o kadar şiddetliydi. Rüzgar yüzünden ilk günler bahçenin keyfini çok çıkaramadık. Son iki gün daha iyiydi, içeri girmedik :) Bahçede epey bi çalıştık :) Salatalık ve kabak ektim. Sebze bahçesi için su arkları açtık. Çiçeklerin ciplerini çapaladık. Devo   çimleri biçti, verandaların ahşaplarını cilaladı, çocuklar her Allah'ın günü çiçek suladı :) Derken epey bi iş yapmışız :) Yorulduk ama çok keyif aldık doğrusu..


Aşağıdakiler Deniz'in boyadığı taşlar..Doğa da bir sürü boyadı ve kendinden geçti her zamanki gibi boya yaparken..ve sonuç yukarıda..her yeri boya oldu :)






Devo'nun terliklere dikkat :):):)






Çook güzel günler geçirdik babaannede :) Toza toprağa güneşe doyduk valla :) Başka fırsatlar da yaratmaya çalışacağız inşallah..

22 Nisan 2013 Pazartesi

Doğa çok büyük bir adım attı :)

Anladığınız üzere Doğa da attı artık bezi :) Geçtiğimiz Cuma gününden beri külot giyiyor ve lazımlığa yapıyor tuvaletini. Arada kaçırdığı oldu ilk 2 gün. Şimdi pek kaçırmıyor ama kaçırsa da farketmez, zaten daha 4 gün oldu. Gece de bağlamıyoruz bez. İkisini de gecede bir kere kaldırıyoruz.

Allah'a şükür bu tuvalet işini güzel atlattık :) Doğa da Deniz de hiç problem çıkarmadılar. İstekliydi ikisi de. İnşallah da bir aksilik yaşamayız.

Çocukları okula vermeden önce halletmem gereken en mühim şeylerden birini hallettim neyse ki..

Tuvalet alışkanlığı için tavsiyeler;

- 3 yaşa gelmeden tuvalet eğitimini hallediniz :)
- Okula vermeden mümkünse halledin, okulda tuvalet konusunda nasıl davranacakları belli olmaz. Siz kendiniz verin eğitimi. Kimseciklere bırakmayın. Ne de olsa çocuk en çok size güveniyor.
- Sakin ve sabırlı olun. İllaki kaçıracak o çişi :) Kaçıra kaçıra öğrenecek..
- Tuvalet eğitimine başlamadan önce çocuk konuşmaya başlamış olmalı. Ve bence 2 yaşını geçmiş olmalı.
- Çok öncesinden konuşmaya başlayın. Biraz büyüyünce siz de tuvalete yaparsınız şeklinde.
- Teşvik edin: Cicili bicili külotlar alın. Tuvaletlerini kendilerine seçtirin. Oynasınlar tuvaletleriyle, alışsınlar. Gözlerinin önünde dursun.
- Bezden soğutma çalışmaları yapın :) Külotları övün de övün :) Ah ne güzel külotların var keşke benim de olsa deyin. Bez pişiriyo, hiç rahat değil deyin. Yani işleyin...
- Anne ve baba da tuvalete yapıyo gibi sözler sarfedin. (Ben "benim tuvaletim çok sıkıcı dümdüz beyaz, sizinki ne güzel mickeyli minnieli" gibi şeyler de söyledim). Yani hep teşvik hep teşvik.
- Bekleyin, acele etmeyin, çocuk zaten hazır olduğunu belli ediyor. Hazır değilse, kabul etmiyorsa tuvalete yapmayı, biraz daha büyüyünce yaparsın deyin. Zorlama yok.

10 Nisan 2013 Çarşamba

Kütüphanemiz

Etraftan o kadar çok hangi kitabı alıyosun sorusuyla karşılaşıyorum ki bir liste düzenlemek şart oldu. Doğa ve Deniz'in kitap listesi için bakınız bu sayfadaki Kütüphanemiz tabına. Veya aşağıdaki linke tıklayınız:
http://bizimcanavarlar.blogspot.com/p/kutuphanemiz.html

Doğa ve Deniz'e sadece ben kitap almıyorum, anneanne, babaanne, teyze, hala vb. bir sürü kişi kitap getiriyor. Dolayısıyla sadece benim seçtiğim kitapları okumuyoruz. Doğa ve Deniz kendileri de kitap seçiyorlar. Bunların arasında izledikleri çizgi filmlerle ilgili olanlar da var. Yani kütüphanemiz her telden çalıyor. Alınan kitaplardan zararlı gördüğüm olmadı ve fakat tercih etmeyeceklerim çıkıyor tabii ki. O yüzden listedeki her kitabı şiddetle tavsiye ediyorum demiyorum.

Tabii ki hangi kitabı okudukları çok önemli, seçici davranmak şart. Ve fakat asıl önemli olan kitabı çocuğunuza nasıl okuduğunuz, dikkatini çekmeyi başarıp başaramadığınız. Nacizane tavsiyelerim;

1. Ot gibi okumayın :) Vurgu katın.
2. Bebekler için mimikler çok önemli, 18 aydan küçük bebeğiniz varsa mimik şart kitap okurken.
3. Kitaptaki karakterleri seslendirin. Yani her karakteri değişik sesle seslendirin. Bayılıyorlar buna :)
4. Kitaptaki resimleri göstererek okuyun. Özellikle bebekler için gene. Bizimkiler o dönemleri geçti, kendileri okurken izliyor resimleri.
5. Çocuğun yaşına göre kitap seçin.
6. Kitap okurken bile sevin çocuğunuzu :) Mümkünse kollarınızın altına alıp okuyun kitabı.
7. Zorlamayın. Olmuyosa olmuyodur, zamanı gelmemiştir belki de.
8. Çocuğunuz kitap manyağı olsun istiyorsanız, siz de kitap manyağı olun :) Ne de olsa anne babayı örnek alıyorlar. Onların yanında kendi kitabınızı okuyun.
9. Kitapları ellerinin altında gözlerinin önünde olsun. Bırakın hırpalasınlar kitapları. (bizimkiler epeycene hırpalandı, ilk başlarda sürekli söyledim kitaplar yırtılmaz, yırtılırsa nasıl okuyacağız diye, şimdilerde bilerek yırtmıyorlar yanlışlıkla oluyor genelde).
10. Mümkünse bir kitaplıkları olsun.

8 Nisan 2013 Pazartesi

Oyun Grubu

Geçtiğimiz aylarda yakala.co'dan Neşe Erberk Anaokulu Oyun Grubu için bir fırsat yakalamıştım. Bizimkilere 1er aylık oyun grubu almıştım. Aslında 3 aylık olan da vardı ama neyle karşılaşacağımızı bilemediğimden riske girmek istemedim. Her neyse, geçtiğimiz Cumartesi günü başladı oyun grubumuz. Zaten hepi topu 4 hafta sürecek. Beklediğimden iyiydiler. Dibime dibime girmediler en azından :) Bir sürü oyun oynandı, sanat etkinliği adına karton ağaçların üzerine mısır patlakları yapıştırıldı, bulaşık yıkandı (suyla oynandı yani), şarkılar söylendi, meyve ikramı oldu, emekleme yarışı yapıldı. En son da top havuzuna girdiler, bir de zıplama trambolininde zıpladılar. Bazılarına katılım gösterebildiler bazılarına gösteremediler. Bütün çocuklar çekindi aslında. Yani hepsi aynıydı. Çok fazla çıkıntı olan yoktu. 10 çocuktular.

Şarkıları bilmediklerinden çok katılamadılar. Öğretmenin arada sorduğu sorulara cevap verdiler. Bulaşık ve mısır patlağı etkinliklerine katıldılar. Emekleme etkinliğine ben de emekleyince katıldılar :) Doğa her zamanki gibi meyveden uzak durdu. Deniz her zamanki gibi löpletti meyveleri, löpletirken de öğretmeniyle sohbet etti :)  Doğa çocuklara yiycekmiş ya da dövecekmiş gibi baktı genel olarak :) Deniz küçük tuvaletleri kullandı :)

Bu arada Baba mesaide olduğundan Ayça Hala bize eşlik etti :) İlk okulları da Ayça'ya kısmet oldu yani :)

İlk defa top havuzuna girdiler. Bi doğrudan giriş vardı, bir de tırmanmalı, engelli bir giriş vardı. Deniz engelli girişten girdi. Doğa engelli girişe bi teşebbüs etti, bikaç aşamayı geçti, ortasında kaldı :) hüüü diye geri döndü :) Aldım doğrudan girişten soktum :) Bir de zıplama trambolinine ilk defa çıktılar, pek bi eğlendiler. Öğretmenleriyle oynadılar orada.

İlk oyun grubunun ilk dersi özetle böyle geçti. Şunu anladım ki bütün çocuklarda yadırgama var. O yüzden gayet iyiydiler diyorum. Daha iyi olurlar inşallah. Bir tespitim daha varki o da şu; İkizler kesinlikle aynı sınıfa verilmemeli. Çünkü hep yanyana oluyorlar sınıfta da. Biz biraz ayrı yerlere oturtmaya çalıştık ama yanyana oturdukları da oldu sonuçta. Ayrı sınıfta olmalılar, ayrı arkadaşları olmalı, kendi başlarının çaresine bakmayı öğrenmeliler. Yani o zorluğu tek başlarına aşmaları gerekiyor. Zaten bütün kitapların da önerisi bu şekilde. Neyse daha okula çok var ama oyun grubundan bile anlaşılıyor bu.


3 Nisan 2013 Çarşamba

Deniz çok büyük bir adım attı :)

Ne zamandır kafamı kurcalayan birşeydi tuvalet eğitimi. Ebru'nun blogunu okuduktan sonra gaza gelip ertesi sabah çocuklara sordum: "Çok güzel külotlarımız var, onları giyelim mi artık? Ama külot giyince bez bağlayamıyoruz, o yüzden tuvalete yapmamız lazım kakamızı çişimizi. Ne dersiniz?" İkisi de "Tamam" dedi. Sonra 2-3 hafta önce aldığımız ve kendilerinin seçtiği mickeyli tuvalet adaptörünün paketini açtık, beraber tuvalete yerleştirdik. Sonra külotları giydiler bi güzel. Sonra tuvalete oturmaya çalıştılar. Deniz löp diye oturdu, korkusuz benim oğlum. Doğa ise her zamanki gibi temkinli yaklaştı olaya. Oturttum, titremeye başladı, ağladı sonra. Israr etmedim. "Ne zaman tuvaletten korkmuyorum, oturucam dersen o zaman oturursun" dedim. Bezi geri bağladım. Cevher'e demiş ki "Annem bana bezi geri bağladı Cevher. Deniz külot giyiyo". Deniz oturdu ama tutmayı öğrenmesi 3 günü aldı. İlk gün 6 kere külotuna yaptı :) koltuk sil, yer sil şeklinde geçti ilk gün. Ve sadece 7 külotu vardı :) Koştur koştur külot aldım bir sürü, yıkadık astık ama ilk güne kurumadı. Doğa'nınkilerle idare ettik o gün :) İlk gece bez de bağlamadım, saat başı baktık ıslanırsa hasta olmasın diye. Kaçırmadı hiç. 2-3 kere tuvalete tuttuk. Ağlamadı aslan oğlum benim. 2. gün gündüz 2 kere kaçırdı. Gece gene kaçırmadı. 3. günden itibaren kaçırmadı gündüz de gece de. Aslan parçası atlattı bu süreci diye düşünüyorum. Külotlarını çok seviyor. Tuvalette epey eğleniyoruz. Kakalar löp löp diye düşüyor gülüyoruz. Oleeey diyoruz :) Bitince zıp zıp zıplıyoruz ve tabii ki sifonu çekip bye bye kakaaaa yapıyoruz. Böyle bir eylem ancak bu kadar eğlenceli olabilirdi :)

Haftasonu da Cumartesi günü adaptörü ve bir sürü külot pantolon vsyi alıp dışarı çıktık. Gittiğimiz yerde tuvalete koydum adaptörü, bi problem olmadı. Gezerken de plastik şişeye yaptırdım. Vukuatsız bir gün geçirdik dışarıda da. Deniz'in tuvalete geçişi rahat oldu Allah'a şükür. Nazarlar değmesin!

Sıra Doğa'da. Bir yerde okumuştum ayakları yere basmayınca korkarlarmış. Doğa'da sanıyorum o durum var. Sordum "Ayakların havada kaldığı için mi korkuyosun?" diye hmm hmm dedi. "Ben sana tabure alıcam, ayaklarını ona koyacaksın, o zaman korkmadan oturabilirsin. Olur mu?" dedim. Tamam dedi ya bakalım. Tabureyi deneyeceğim bi. Ama Deniz'i 1 hafta daha gözleyeyim önce.

20 Mart 2013 Çarşamba

Canımsınız...

Canım olsanız iyi...ondan da öte..


Çılgın tipitoşlar :)

Bunları kendileri akıl ediyor, nerden akıllarına geliyor anlamıyorum :) Çılgınlarım benimmmm :)





Zonguldak'a gittik :)

Bir cesarettir geldi, ilk şehirlerarası yolculuğumu yaptım :) Sabah 10:00 civarında çıktık, öğlen 13:00 civarında ordaydık. Deniz yolda 2 saat, Doğa da 2,5 saat uyudu. Bi sıkıntı yaşamadan vardık. Salı günü gittik, Cumartesi günü döndük. Devo bizi almaya gelecekti Cuma akşamı, süpriz yaptı gündüzden geldi :)

Hiç bişey yapmasan, annemin o balkonunda otursan, gemileri, balıkçıları izlesen, hele ki benim gibi şanslıysan yunusları görsen :), daha güzeli yok ki...huzur huzur huzur....bi de o huzura annemin kahvaltılarını, yemeklerini kat...of of offf :) kilo aldım geldim gene :)

Ben ne kadar mutlu olduysam annemle babam herhalde 2-3 katı mutlu olmuştur..velhasıl burunlarında tütüyormuş meğerse Doğa ve Deniz..bizimkiler oynar, babam "şunlara bak Allah'ını seversen" der durur :) tansiyonlar yerinde, keyifler yerinde :)

neyse uzatmıyım, bir mutlu mesut 4 gün geçirdik, çok iyi geldi hepimize :) Devocan çalışsın dursun İstanbul'larda :) özledik babamızı :)

Neler yaptık ? Valla parklardan çıkmadık :) hava 2 gün çok güzeldi..annemlerin ordaki parka gittik ilk gün, çocuklar kaydıraklardan kaydılar, salıncaklara bindiler..derken bi de baktık ki eller kapkara olmuş :):) kömür karası :) güldük epey bi :) keşke fotoğrafını çekseymişim..sonraki gün sahildeki Ali Baba'nın çiftliğine gittik..orda da kaydırak salıncak hayvanlar..çok eğlendi çocuklar..Ordan yolun kaşrısına geçtik, gene büyük bir parka girdik..sallan kay gene :) Ertesi gün hava bozdu, ama biz bozulmadık :) Demirpark'a gittik, çocuklar ordaki tırtıla bindiler, bu sefer korkmadan, eğlendiler..biraz alışveriş yaptık ve eve döndük..

Aslında Ilıksu planımız vardı ama hava yüzünden gerçekleştiremedik..daha dede taş atmayı öğretecekti çocuklara :) Bir de babamla köye hastaya gitme planımız var..çocuklar hayvanlara bayılıyorlar, ama ahırı gördüklerinde ne hale girerler bilmiyorum :)

ve fotoğraflar..








Bunlar da bizim çocuklar :) Heeeppp çocuk kalın :) Annem ecel terleri döktü bu arada, ha haaa :) Ben de diyorum ki "Anne bak Doğa da korkacak, belli etme korktuğunu" :) Her koşulda onları düşünmek zorunda mıyım, manyak mıyım neyim :)



Bi sonraki hedef Kırklareli :) Bakalım orda neler yapacağız :)

10 Mart 2013 Pazar

İlkbahar :)

Sabah dükkana giderken öyle güzel bir ağaç gördüm ki..beyaz beyaz çiçekler..çiçekten yıkılacak sanki ağaç..içim açıldı sabahın köründe :)

İyiki erkencikten gitmişim, işimi erkenden bitirdim. Çocukları da alıp sahile attık kendimizi. Çocuklar arabada uyuyakaldılar. O sırada Devo ile yemek yedik, ikimize de iyi geliyor yalnız kalabilmek...çocuklar uyanınca sahilde yürüdük..gemiler..martılar..deniz..güneş..ağaçlar..derken çok güzel bir gün geçirdik :):)

Hiç foto çekmedim..nasıl olsa daha çoook çıkıcaz dışarı :)

Kaçırmayın bu havaları..

19 Şubat 2013 Salı

Diyalog 24

Facete yayınlayıp da bloga aktarmadığım diyaloglar. Kayıt altına alayım :)

Akşam yatmadan önce süt içirme çabaları..
Anne: Yatmadan önce süt içerseniz daha çabuk büyürsünüz. Doğa büyür büyür büyür benim kadar olur. Sonra ben Doğa'ya kedili tişörtümü veririm. Tavşanlıyı da :) Deniz baba da sana arabalı tişörtünü verir. Olur mu?
Doğa ve Deniz: :):) Tamam..olur.
Deniz: Anne sen de küçülünce Doğa da sana tişöytünü veyiy
Anne: :):) küçülsem verir oğlum ama insanlar hep büyür..
Sonuç: Sütler içildi :)

Gene bir yatak sohbeti..dinozor kitabını okuyoruz..
Anne:.....ama stegosorustan büyük hatta çok büyük yaratıklar da vardı..neydi onlar?
Deniz: Diplodocuslar. Anne sen bilmiyo musun?
Anne: :):) Biliyorum oğlum. Sen bil diye soruyorum :)

Şu an ikisi ayakta yanyana durmuş kitap okuyor (güya) :):) 
Deniz: Bi sayılalım mı Doğa? (sarılalım mı)
Doğa: Duy bi. Önce kitaplayımızı bitiyelim.
Deniz: Tamam..
Onları dinliyorum, ölüyorum gülmekten şu anda :):) bir acayip sohbetler bir acayip okumalar :) ezberlemişler kitapları :)

Deniz: Anne sen engyi böyd müsün? (angry bird)
Anne: Değilim oğlum. Sen angry bird müsün?
Deniz: Değilim. Ben kızgın mıyım Anneee!
Anne: :):) E ben de kızgın değilim oğlum.
Anne: Bi angry bird ol bakalım
Deniz kös kös bakar :):)

Gene akşam yatak sohbetlerimizden..

Kedilere bayılan bir kızım var..ve kendini kedi sanan..
Anne: Doğa Hatuuuun 
Doğa: Ben hatun değilim
Anne: Doğa Hanııııım 
Doğa: Ben hanım değilim
Anne: Nesin sen?
Doğa: Kediyim
Anne: Doğa kedisiiii..oldu mu?
Doğa: Oldu.
Anne: Ama senin kuyruğun yok ki?
Doğa: Vay, bak şuyda (poposunu gösterir). Miyaaaavvvv..
sırnaşır sırnaşır sırnaşır :) Anne de sever sever sever..babam beni pisipisim, pisicik diye severdi, ben de Doğa'yı öyle seviyorum şimdi..bazı şeyler genetik ;)

Deniz: Anne sana yemek yaptım (niyeyse bizim yatakta yemek yapmak geliyor akıllarına)
Anne: Ne yaptın?
Deniz: Pilav yaptım, oytasına da yoğut koydum..
Anne: Ama biz ortasına koymuyoruz ki yoğurdu
Deniz: Öyle koydum ben
Anne: ham hum ham hum (yedim burda :))
Deniz: Şimdi sıya şuyupta. Sana şuyup veyicem.
Anne: Ne şurubu?
Deniz: Balık yağı şuyubuuuu :) (bunu öyle bir heyecanla söylüyor ki görmelisiniz). Ama sen büyüksün. seninki beyaz kapaklı. benimki tuyuncu kapaklı.
Anne: hüp hüp..hmmm nefis..
Ben bu kadar çok şurup seven çocuk görmedim bugüne kadar..haydi şurupları içelim dediğimde ikisi de masanın başında bitiyor..sıya bende sıya bende diye bağrışıyorlar..yoksa eskiden şuruplar mı kötüydü?

Anne: Mad dogs and Englishmen go out in the midday sun! Out in the midday out in the midday out in the midday sun
Doğa: auttintipitti auttintipitti auttintipitti
Anne: :):)

Anne: I can get noooo satisfactioooon
Deniz: Anne söyleme onuuu (niyeyse sevmedi bu şarkıyı bi türlü, ne zaman söylesem söyleme onu diyo :) belki de ben söyleyemiyorum :))
Doğa: kengettoo kengetttoooo
Anne: :):)


Akşam üzeri bizim yatakta sohbetteyiz gene, uyku öncesi rutinlerimizden biri..
Anne: Anne size yemekler yaptı, yedirdi, uyuttu, Doğa ve Deniz'e baktı, ne güzel iyileştiniz. Annenin annesi uzakta, Zonguldak'ta. Anneye kimse bakamıyo, bi türlü iyileşemedi Anne. (nerdeyse ağlıycam :))
Deniz: Bize doktoylay bakay Anne!
Gene yaranamadık iyi mi :)
(Çıkarım daha önceki konuşmalardan; insanlara doktorlar, hayvanlara veterinerler bakar)


Doğa akşam üzeri bize masal anlatıyor:
Doğa: Biy vaymış biy yokmuş, evvel zaman içinde kalbuy zaman içinde biy Kayu vaymış. Kayu baççeye (bahçe) çıkmış. Baççede Gılbıt'ı göymüş.
Anne: Ne görmüş?
Doğa: Gılbıt
Anne: O ne yaw?
Doğa: Gılbıt, Kayu'nun kedisi
Anne: Heee Gilbert :):)
Doğa bi süre daha anlatmaya devam etti, ben Gılbıt'ta kaldım :):)


Evin yakınlarında bir evin bahçesinde kümes var. Önce tavuklara ve horozlara bakmaya gittik. Biraz sohbet ettik tavuklarla, pek bi cevap alamadık :) yaprak verecektik ama veremedik çünkü bütün yapraklar dökülmüştü..bye bye tavuklar deyip ordan ayrıldık :)

Evin arka tarafında da bir veteriner kiliniği var. Bugün dışarı çıktığımızda uğradık, tanıştık. 3 tane kedi vardı içeride, kedilerle de tanıştık :) Doğa bayılır kedilere ama klinikteki kadın Doğa'ya bayıldığından tutuldu kaldı, yanaşamadı kedilere. Deniz ve ben sevdik bi güzel :) Klinikten çıktığımızda
Anne: Doğacım neden sevmedin kedileri? Sen çok seversin aslında
Doğa: Sevdim Anne
Anne: Nasıl sevdin peki, yanaşmadın hiç?
Doğa: Uzaktan sevdim ben Anne

Kaldırımda yürürken köpek kakasına rastladık.
Anne: Üzerine basmayın, çevresinden dolanın. Ama hiç sokağa kaka yapılır mı?
Deniz: Yapılmaz kiiiii...ama o sokak köpeği Anne
Anne: Sokak köpeklerinin evi yok herhalde ondan yapmış kakasını kaldırıma
Deniz: hmm hmm..onun tulaveti yok (tuvalet)..
Anne: :):) evet oğlum

Tavuktu horozdu kediydi köpekti derken bir saate yakın yürümüşüz, Doğa hanım yoruldu eve geri döndük..


Çöp toplama merkezi var Ataşehir'de..Deniz'le ona bakıyoruz, evden görünüyo bi kısmı..
Deniz: Çöp kamyonu geldi Anne baak
Anne: Evet çöp kamyonu geldi. Orası çöp toplama merkezi. Çöp kamyonları çöpleri oraya getiriyor.
Deniz: Kakalı bezleyimizi de oyaya götüyüyoylay
Anne: :):):) Evet oğlum :)


2 haftadır hep aynı çizgi filmleri seçip seyrediyorlar. Yarın başka çizgi film seçsinler diye;
Anne: Tigger ve Winnie Doğa ve Deniz'i çok özlemiş, isterseniz yarın Tiggerı seyredelim
Doğa: Tamam Anneciiim
bi süre sonra
Doğa: Sen dukkana gittiğinde ben seni çok özlüyoyum Annecim
Anne ağlamaklı olur o an....
Anne: Ben de dükkana gidince seni çok özlüyorum Doğacım. Hemen işimi bitirip eve geliyorum akşam olmadan.


Anne: Kedileri gel pisi pisi diye çağırıyoruz geliyo kediler
Anne: Köpekleri gel kuçu kuçu diye çağırıyoruz geliyo köpekler
Anne: Tavukları gel bili bili diye çağırıyoruz geliyo tavuklar
bi süre sonra;
Deniz: Ayabalayı gel ayaba gel ayaba diye çağıyoyuyuz, ayabalar geliyo
Anne: :):):)
sonrasında
Anne: Arabalar hayvan mı oğlum?
Deniz: Değil Anne
Anne: Peki arabaların kulakları var mı?
Deniz: Yok kulaklayı
Anne: O zaman duyabilirler mi bizi?
Deniz: Duyamazlay
Anne: Gel araba deyince gelemezler o zaman di mi?
Deniz: Evet anne
Çıkarımlar pek bi güzel de, erkeklerin aklı neden hep arabalarda o da ayrı bi mevzuu :)


Meraklı Minik dergisinin faydaları..çocuklu olanlara tavsiye edilir :)
Hastasıyız :)

Bugün çok güzel bir hava var dışarıda, fırsatı kaçırmadık, attık kendimizi parka..
Anne: Yukarı bakın, şu tüy gibi bulutlara ne deniyo?
Deniz: Siyüs (sirrüs)
Anne: Pamuk gibi olsaydı ne olurdu?
Doğa: Kümülüs

Ve parkta..
Anne: Şu ağaç acaba ne ağacı? bakın yapraklarına
Deniz: Çınay ağacı..anne bak dikenli dikenli meyvesi..
Anne: Evet oğlum dikenli dikenli..
Deniz: Kel kalmış ağaç..yapyakları dökülmüş..
Anne: Kış gelmiş çünkü
ilerliyoruz..
Anne: Şurdaki ağaç ne ağacı?
Doğa: Çam anne..şuydaki de çam..aa şuydaki de çam..
Anne: Ne çok çam ağacı varmış bu parkta

Evde akşam resim çiziyor Doğa,
Doğa: Baba bak kızılgeydan çizdim
Baba: Ne çizdin?
Doğa: Kızılgeydan
Baba anlamayınca Anne açıklar;
Anne: Kızılgerdan..boynu kırmızı bi kuş..sen de hiç okumuyosun dergileri baba, okusan bilirdin :)


Ve bugün uydurulan süper kelimeler :)
dumnat
şupta
dayımtak
Kaynak: Deniz
anlamları nedir derseniz bilmiyorum, ne kadar sorsam da öğrenemedim..


Apartmanın önünden yorgancı geçti "yorgan, nevresim takımı, battaniyeee" diye bağırıyor..
Deniz: Yoogancı geçti anne. ama ayabasının bagajı açıktıııı? Ama bagaj açık gidilmez kiiii?


Doğa yeşil civcivli bezini taktı az önce;
Doğa: Yeşil civcivin adı dumbalak olsun anne
Anne: :):) olsun Doğacım
Doğa: çok güzel bi isim buldum civcivime di mi anne?
Anne: :):) evet çok güzel bi isim bulmuşsun, aferin sana :)
Öldüm gülmekten, dumbalak ne yaw?


Her gün 1 saat çizgi film seyretme hakları var..yarım saatlik kısmında Deniz'in seçtiğini, diğer yarım saatlik kısımda da Doğa'nın seçtiğini seyrederler..kavga olmaz, her gün önce seçen sırası değişir..
Doğa: Denis hep ayabalayı istiyo annee (Arabalar/Cars)
bi süre sonra
Doğa: hep onu istemesiiin..
bi süre sonra
Doğa: Ama başka bişeyi istemek istememiş Denis..
Herhalde kendince düşündü, hakkını yemek istemedi :) ya da kıyamadı gene..

Bugünlerde öğleden sonraları genellikle yaşadığımız şey;
Doğa: Bugün çizgi film hakkımız bitmemiş anne (bi şansımı deneyeyim belki kandırabilirim)
Anne: Bitti Doğacım sabah seyrettiniz ya
Doğa: Bitmedi anneee (biraz ısrar edeyim belki kandırabilirim)
Anne: İstersen yarın sabah seyretme, öğleden sonra seyredebilirsin o durumda..
konu kapanır.

Ve bugünlerde sabahları çizgi filmi kapattığımda genellikle yaşadığımız şey;
Deniz: koy anne hüüü, izliycem anne hüüü (iki gözyaşı dökeyim belki kandırabilirim)
Anne: Ağlamaya devam ediyo musun? Ediyosan yarın sabah çizgi film seyredemiyceksin.
Deniz: Sustum Anne
Anne: Hadi şimdi boyama yapalım mı? (konuyu değiştireyim, geri dönüşü olmasın)
konu kapanır.


Deniz: Anne ayı şaykısını açar mısın?
Anne: arı mı ayı mı?
Deniz: ayı şarkısı anne..
Anne. vızzz yapan arı mı, hrrr yapan ayı mı?
Deniz: vızzz yapanı
Anne: :):)
2 gün sonra..
Deniz: Baba müzik açay mısın?
Baba: Açayım oğlum, neyi açayım?
Deniz: Ayıyı
Baba: Neyi?
Deniz: Ayıyı. Ayıyı baba! Biz ayı gibi ayı diyemiyoyuz baba!
Bu lafı duyunca Anne kopar :):) çocuğum arı gibi arı diyemiyor, baba da anlamıyor hayret bişey yaa..



Deniz ve makası :)


O elcikleri yerrrriimmmm :) Dudaklar uzamış, gayet ciddi bir iş yapıyor şu anda :) Dedesi kılıklı :)

2,5 yaş gelişmeler

Ne yazsam bilmiyorum. Çocuk oldular resmen. Bağımsızlaşıyorlar gitgide. Anneye babaya yapışma Allah'a şükür yok. Kendi kendilerine tek başına da oynadıkları oluyor, beraber de çok güzel oynuyorlar. Arada kavgalar da oluyor ama şiddet hiç yok. Sadece birşeyi paylaşamama oluyor ama sık değil, genelde güzel anlaşıyorlar. Öyle oyunlar kuruyorlar ki aklım almıyor. Kendi buldukları oyunlardan bazıları;

- Sarılmaca oyunu: birbirlerine sarılıyorlar, sonra bi tarafa doğru devriliyorlar :) "Anne bak sayılıp duyuyoyuz" diyorlar bi de üstüne :)
- Bıcı oyunu: Koltuktan bir minder alıyorlar önce biri oturuyor. Diğeri onun yeleğini çoraplarını çıkarıyor. Eşofmanın paçalarını yukarı sıvıyor. Hayali bi soba getirip yakıyor. Hayali şampuan döküyor, saçlarını şampuanlıyor, hayali maşrafa ile su döküp duruluyor. Bi örtüye sarıyor ötekini. Sonra yer değişiyorlar, diğeri bıcı yaptırıyor.
- Ev yapma: Evdeki tüm yastıkları bulup alıp yığın halinde bişeyler yapıyorlar. Kapısını yapıyorlar evin. Sonra içine girip ya sohbet ediyorlar ya kitaplarını alıp okuyorlar. Artık o an ne yapmak istiyolarsa. O evi bi süre toplayamıyoruz. Bozmaya kalkınca ama biz daha oynıcaktık diyorlar :)

Aklıma şu an gelmiyor ama gün boyu böyle doğaçlama oyunlar çıkarıyorlar sürekli.
Bir de benim oynattıklarım var: kart oyunları, eşini bulmaca, tombala, zarlı oyunlar, yapbozlar, boyama yapma, resim çizme, bulmacalar, dergi ve kitap okumalar, araba yarıştırmalar, kafa savaşları, yastık savaşları, çorap ve şapka savaşları, kesme yapıştırmalar, sticker yapıştırma ve üzerine adlarını yazmaca (bundan harfleri öğrendiler biraz), yakalamaca, saklambaç, yorganlardan gemi yapmaca gibi atmasyon oyunlar, bir sürü şey..gün boyu bişeyler buluyoruz atmasyon ya da değil..oyuncaklarla da oynuyoruz ama onlar hep araç oluyor bize, daha çok sohbet oluyor oyunda..yani tek başlarına oyuncakla oynadıkları daha az..

2,5 yaşta neler yapıyorlar:
- En çok sevdiğim şey bol bol sohbet muhabbette olmaları. Bayılıyorum ikisini sohbet ederken izlemeye.
- Birlikte oyun kuruyorlar.
- Deniz makasla kesme yapmaya başladı. Kesme derken öylesine kesmeden bahsetmiyorum. Birşeyi hedef alıp o şeyi kesmeden bahsediyorum. Doğa şunu kes bana Denis diyor Deniz de güzelcene kesiyor onu :)
- Ben yenicemler özellikle Deniz'de çok. Eğer bir yarış durumu varsa, Ben yencem Ben yencem diyor. İlk başlarda yenemediği zaman dişlerini sıkıyordu. Şimdi artık yapmıyor. Çünkü her seferinde oyun oynuyoruz, oyun oynamak çok eğlenceli, bazen sen birinci olursun bazen Doğa bazen de ben diyorum.
- Bencillik ikisinde de yok. Doğduklarından beri paylaşmak zorunda kaldıklarından paylaşma konusunda hiç sıkıntıları yok. Başka çocuklar geldiğinde de bi sorun yaşamadık hiç.
- Resim yapmaya başladılar. Geçen kedi yapmıştı ikisi de. Top gibi bi kafa, içinde koca gözler ve kulaklar. Ama çekmemişim fotosunu.
- 11e kadar sayıyor ikisi de çoktandır. 10a kadar sayıları okuyabiliyorlar. Yani hangi sayı olduklarını biliyorlar.
- Harflerden bazılarını biliyorlar: A, B, C, D, E, T, M, O, K, H bildikleri ve okudukları harfler. Benim kitaplarımdan, o küçücük yazılardan bile buluyorlar bu harfleri.
- Kelimelerin hangi harfle başladığını bilebiliyorlar. Bildikleri harflerle başlayanları tabii. Köpeğin nesi var diyorum, Ksi var diyorlar. Başındaki sesi anlayabiliyorlar.
- Anne, Baba, Doğa ve Deniz sözcüklerini tanıyorlar. Aslında uğraşsam okumayı sökerler cidden :) ama o kadar erkenki hiç gerek yok. Harfleri kendileri sorduklarından ya da sticker yapıştırmaca oynarken öğreniyorlar. Bu A bu B diye göstererek değil.
- Sıralamaca bulmacalarını çözebiliyorlar. Meraklı Minik'te bolcana var bunlardan.
- Bu aralar Deniz'de bir zıplamadır gidiyor. Sürekli zıplıyor çocuk. Böyle bi dönem var mı bilmiyorum. Ama sürekli hareket halinde. Geçen annem geldiğinde oğlum azcık dur demiş. Deniz de duyamıyoyum anneanne demiş anneme :)
- Doğa'nın da elleri ağzında..diş çıkarma çoktan bitti..psikolojik olabilir belki..ama emin olamıyorum tabii ki..müdahele etmeyin diyor, kendi kendine bırakırmış..bu tip hareketler 3-4 yaşlarda bitermiş..eğer yapma dersek çocuk kabul görmediğini düşünürmüş..arada dayanamayıp sokma bak pis oldu ellerin diyorum ama tutuyorum genelde kendimi..
- Uykularımız aynı düzende devam ediyor..Deniz'in öğle uykuları azaldı..haftanın yarısında uyuyor yarısında uyumuyor. Doğa aynı düzene devam ediyor, öğlen 1 saat civarı uyur hep. Akşam sekiz civarında yataktalar en geç sekiz buçukta uyumuş oluyorlar. Ninni eşliğinde uyuyorlar. Henüz kendi başlarına bırakmadım. Hep yanlarında ya ben oturuyorum ya babaları ya da Cevher. 3 yaş civarında deniycem şansımı :)
- En çok itiraz uykuya ve yemek yemeye. Allah'ım o mama sandalyesine oturtana kadar canımız çıkıyor. Ne yapsak da ikna etsek diye. Öğle uykusu için Deniz genelde hep itirazda, Doğa itiraz etmiyor pek.
- Uyku öncesi mutlaka bizim yatakta oyalanıyoruz. Sadece ben ve çocuklar oluyor. Baba işten gelince o da katılıyor. Böylece uyku öncesinde 1 saate yakın full beraber olmuş oluyoruz (gün içinde olmuyoruz sanki :)). Uyku öncesi iyi geliyor onlara da bana da..yatakta oyun oynuyoruz, ne oynuyosunuz derseniz abidik gubidik şeyler işte :) tren yapıyoruz..nevresimdeki çiçeklerin eşini buluyoruz..yorgandan şapka yapıyoruz palto yapıyoruz..altına saklanıyoruz..çadır yapıyoruz falan filan..kitap okuyoruz mutlaka..bazen herkes ayrı ayrı takılıyor üçümüz alıyoruz kitaplarımızı yanyana diziliyoruz, herkes kendi kitabını okuyor..bazen de ben onlara seçtikleri kitapları okuyorum..bazen onlara masal anlattırıyorum :) çok eğlenceli oluyor dinlemek..ikisi bir anlatıyor bazen..sırayla desem de aynı anda anlattıkları da oluyor, sıralarını bekledikleri de..
- Meraklı Minik dergisini hala her ay hakkını vererek okuyoruz. Dolayısıyla çok fazla şey öğreniyorlar o dergiden. Ağaçları ve yapraklarını tanıyorlar. Benim bile hiç bilmediğim ağaçları öğrendiler. Çeşit çeşit itfaiye arabasını tanıyorlar. Çeşit çeşit kelebeği. Çeşit çeşit toprak altında yetişen sebzeyi. Çeşit çeşit kar küreme aracını. Bir sürü şey işte..her yerini hatmediyoruz o dergilerin :) onlar öğrenirken ben de öğreniyorum açıkçası :)
- Kitaplarla araları çok çok iyi. 150 civarında kitapları var. Hepsini defalarca okuyoruz. Onlardan da bir sürü şey öğreniyorlar. Yapı Kredi yayınları, Tübitak yayınları, Can Çocuk, Timaş yayınları favorilerimiz ama bir sürü kitapları var farklı yayınevlerinden. En çok okuduklarımızı ezberlemişler cümlesi cümlesine. Kendiler öyle okuyor zaten :) Resmine bakıyor ona göre anlatıyorlar ezberlediklerini :)
- Çizgi film hala günde 1 saat ile sınırlı. Bazen hiç akıllarına bile gelmiyor seyretmek. Akıllarına geldiğinde de istedikleri çizgi filmini koyuyorum. TVden seyretmiyorlar hala. Sadece seçip aldıklarımı seyrediyorlar. Onlar da illaki birşeyler katıyor ama beraber geçirdiğimiz ya da beraber oynadıkları zamanlar daha fazla paylaşım oluyor, daha çok şey katıyor onlara..

Başka aklıma bişey gelmiyor şu anda :) Cuma günü doktor kontrolümüz var. Hastalık mahvetti bizi, kilo verdiler, gene yiycez paparayı doktordan :) Bakalım ne kadar büyümüşler..

Doğa ve Deniz bıcı oyunu oynarken..


İlk Sahne Sanatları Gösterimiz

İlk defa bir sahne sanatları etkinliğine katıldı Doğa ve Deniz. Mickey ve Miniie'nin gösterisine. Açıkçası ben pek yaşlarına uygun bulmadım. Çok fazla gürültülüydü. Ama kalabalığa karışmak, farklı şeyler görmek adına iyi oldu tabii ki.

Girerken bir insan kalabalığı. Bizimkiler yapıştılar ellerime. Perde açılasıya kadar bekledik. Orda Doğa rahattı, takmadı geleni geçeni. Deniz Anne giyelim içeyi deyip durdu. Neyse girdik sonunda, yerlerimizi bulup oturduk. Sandalyeler katlanan cinstendi ve çocuklar çok hafif kaldı tabii o sandalyelere göre. Sandalye katlanır gibi olunca doğa korktu biraz. Ben tutuyorum sandalyeni düşmezsin arkaya dedim, elini tuttum ve rahatladı tabi. Sonra gösteri başladı. Öğlen 12deydi gösteri. Mickey, Minnie, Gofy, Donald vs sahneye çıkınca heyecanlandılar. Şaşırdılar da aynı zamanda. Şaşkınlık içinde izlediler. Doğa ilk yarı alkış tutmaya başladı. Deniz'i ikinci yarıda ancak katabildim olayın içine. İkinci yarının yarısında uykuları geldi ve kalktık. Arabada uyudular.

Dediğim gibi çok gürültülü olduğundan çok tavsiye etmiyorum bizim yaş grubundaki çocuklar için. Şöyle bi 4 yaş civarına gelmeliler.

Dün yemek yedirirken gösteriden bahsediyorum.
Anne: Ne güzeldi değil mi? mickey de dans etmişti, minnie de dans etmişti.
Doğa: Hmm hmm..Koltuğum fırlamıştııııı
Anne: :):)
Kabus oldu çocuğuma o koltuklar :)

Çekebildiğim çok az fotodan birkaçı..içeri kamera sokmak yasaktı ama bir baktık ki herkes sokmuş. Biz gene kurallara uyan tipler olarak cep telefonu ile yetinmek zorunda kaldık.


Gösteri sonrasında arabada uyuyup uyandıktan sonra Özsüt'te supangle yerken..ikisi birden aynı koltuğa oturdular :) Bizim tercihimiz değildi yani, kendileri öyle tercih etti nedense :)



Ayça Hala ile kahvaltı

Geçenlerde bir Cumartesi sabahı Buyaka'daki Kirpi'ye gittik. Tavsiye ederim, hem kahvaltısı çok güzel hem de mekan. Biz çocuklarla olduğumuz için dışarıdaki masalara oturduk. Yani avm içindekilere. Ve çok da rahat ettik. Çocuklar ortada baya bi oyalandılar, birbirleriyle oynadılar, bizi de rahat bıraktılar :)

Kahvaltıdan sonra avmnin ortasında bir etkinlik vardı çocuklar için. Doğa Koleji kurabiye evi kurmuş. Hansel ve Greteli anlatıyordu bi abi. Bir de kocaman tavşan vardı. Tavşanı görünce Deniz tavşana gidelim Anne diye tutturdu. Gittik tabii. Hadi koş bakalım tavşana dedim. Koştu koştu sarıldı koca tavşana. Tavşanın da hoşuna gitti tabi, önce başını sevdi Deniz'in, sonra kucağına aldı :) Doğa'ya da dedim sen de koş diye ama yanaşmadı. Doğa masal dinleyen çocukların olduğu masaya oturdu ve dinledi. Tabii en küçük Doğa'ydı, çok fazla katılamadı yapılanlara ama dinledi :) Deniz masaya oturacakken masalın cadı kısmına gelinmişti, anlatan cadı taklidi yapınca tırstı oturmadı. Bizim evde cadılı, canavarlı, kurtlu kitap hiç yok. Bir de prensli prenseslilere gıcığım almıyorum. O yüzden öyle korkutucu masaldan haberleri yok henüz.




18 Şubat 2013 Pazartesi

Portakal suyuuuu

Deniz meyvenin her türlüsüne bayılır. En çok sevdiğim yanlarından biri bu. Doğa pek sevmez ama oyunla yiyor bi şekilde. Portakal suyunu Deniz ne zamandır içiyordu zaten. Doğa daha yeni yeni içmeye başladı. Bi gün aklıma geldi "Doğa sen pütürleri yüzünden mi içmiyosun portakal suyunu?" diye sordum. Hmm hm dedi. İyiki aklıma gelmiş de sormuşum. Sonra süzdüm suyunu ve içmeye başladı çocuk.
Bu arada Deniz kendisi sıkmaya bayılıyor. Önce beraber sıkıyoruz portakalın suyunu sonra içiyoruz. Bir ara sıkarken de fotoğrafını çekmeliyim :)

Çalışmak zoyundayız :)

Bilgisayarıma taktılar bir ara. Artık çok izin vermiyorum çünkü o taktıkları dönemde 3 tuşunu çıkardılar. Neyse ki takabildim geri. Bilgisayarın olduğu yerdeki sandalyeye çıkıp oturuyorlardı sonra da bana dönüp "Çalışmak zoyundayız Anne" diyorlardı :) Çünkü Anne her bilgisayar başına oturduğunda Doğa ya da Deniz illaki biri "Kalk Anne" der. Ya da "Seni istedim Anne" der :) Anne çoğunlukla kalkar, ama bazen de çalışmak zorundadır ve "Çalışmak zorundayım" der. Doğa ve Deniz de çalışmak zoyundaymış :):)




Ablamlar geldi

Epeydir yazamadım bloga. Anneannemin vefatı, ablamların bize gelişi, ailecek hasta olmamız, işler güçler derken bu vakti buldu.

Ablamlar Ocak sonuna doğru geldiler, 4 gün kadar kalıp Zonguldak'a geçtiler. Antep'e dönüş için tekrar bizdeydiler. Sağolsunlar Antep'ten bize bi güzel mikrop getirdiler :):) Hepimiz hasta olduk :) Güldüğüme bakmayın çok zor geçti o haftalar..Ege bize geldiğinde iyileşmek üzereydi. Ablam, Tuna, ben, Deniz, Doğa, annem, babam ve Orkun hasta olduk topyekün :) 2 haftada kendimize gelemedik, o kadar fena bir virüstü. Öksür öksür öksür öldük. 2 hafta sürekli burun çektik ve sildik. Tabii bundan en çok etkilenen çocuklar oldu diyemiyorum, valla çocuklar benden hızlı toparlandı, Allah'a şükür. Annem ve ben pert olduk. Bir de Tunacık, daha 4 aylık ve çok etkilendi tabii ki :( Neyse, hastalık dışında çocuklarla oynamaktan, ilgilenmekten gene ablamla çok fazla görüşemedik. Ama bu sefer daha iyiydi sanki. Akşamları konuşmaya biraz vakit bulabildik. Doğa ve Deniz, Ege ile iyi anlaştılar, bi sorun çıkmadı. Oynadılar beraber. Ege ile Deniz özellikle daha iyi bi frekans tutturdular. Deniz ve Doğa teyzeye de bayılıyor bu arada :) Ablamlar buradayken annem ve babam da geldiler. Anneanne ve dedeyle de çok güzel oynadılar. Velhasıl sayılı gün hemencik bitiverdi.

Şu cümbüşe bakın :)


Ege ile Deniz katlı otopark yapıyor :) Sonunda otopark devrildi tabi :)


En miniğimiz, Tunacık :) Ablamın parmaklarıyla dişlerini kaşıyor...Kendisiyle ancak tanışabildim, doğumdan sonra gidememiştim ablama :( Tuna bir sarı kafa..hastasıyım o sarı kafanın :) öptüm öptüm durdum :) keltoşum benim :) pamuk oğluş :)


Tahmin ettiğiniz üzere, evde 4 çocuk varken bi yere çıkamadık. Ablamla bir Palladium girişimimiz oldu, avmye girdik, bi 5-10 dk falan geçti ki evden aradılar Tuna ağlıyormuş susmuyormuş. Gerisin geri döndük :) bi daha da teşebbüs etmedik :) Bizim evin çevresinde çocukları hava almaya çıkardık bi. Tavuklara baktık her zamanki gibi, biraz da yürüdük o kadar.

8 Ocak 2013 Salı

Anneannenin ördüğü tulum

Annem tulum örmüş bi Doğa'ya bi Deniz'e. Deniz'e giydiremedik bugün bi türlü.