26 Kasım 2012 Pazartesi

Diyalog 22


Boyama yapıyoruz.
Doğa: Ben boyıycam züyefayı
Deniz: Ben boyıycam
Anne: Ama şimdi o masaldaki iki keçi gibi oldunuz. Ben ben ben diyodu ordaki keçiler de.
Doğa: Ben ak keçiyiiim
Deniz: Ben ala keçiyiiim
Anne: :):)
Amma da ders çıkarmışlar di mi?

Deniz'in uykusu gelmiş, herşeye mızırdanıyor, huysuzlanıyor. Dudaklar bükülmüş.
Deniz: Anne giydirsin pijamamıııı..
Deniz: Anne salonda giydirsiiiin..
Anne: Peki oğlum. Yerim ben oğluşumun bükülmüş dudaklarınıııı :)
Deniz: Bükülmesin dudaklarııııım..
Anne: :):)
Severim senin huysuzluğunu bile..

24 Kasım 2012 Cumartesi

Diyalog 21


Anne resim tahtasına bi tırtıl çizer. 
Anne: 3-4 tane daireyi yanyana çiziyosun. İşte tırtıl oluyor böyle.
Deniz: Anne o Audi olsun.
Anne: :):) Peki oğlum Audi olsun :)
2 yaş 3 aylık, araba manyağı bir oğlum var..bu iyi mi kötü mü şimdi?

Deniz Doğa'yı itekler.
Anne: Denizcim bile bile mi oldu yoksa yanlışlıkla mı oldu? (cevap belli ama gene de soruyorum)
Deniz: Biye biye oldu
Anne: O zaman sana ceza vermek zorunda kalıcam.
Deniz: Yannışyıkla olsaydı veymiycek miydiiin?
Anne: :):):)
Öyle laflar çıkıyor ki ağızlarından, ceza vermekte çok zorlanıyorum. Bugün gene bi itekleme sonucu aldı cezayı, biraz odasında yalnız bıraktım.
Deniz: Bi daha yapmıycam Annee..hüüüü..yapmak istemiyoyum Anne..hüüü

Her sabahki diş fırçalama rutinimiz sırasında;
Anne: Şimdi kim benle diş fırçalamaya geliyo?
Deniz: Kimse gelmiyo.
Anne: :):)
5 dk sonra,
Anne: Hadi arabaların da dişlerini fırçalayalım, onların da dişleri çürür fırçalamazsak.
Doğa ve Deniz birer tane araba alıp banyoya koşar. Önce kendi dişlerimizi fırçalarız, sonra eski diş fırçalarıyla arabaların dişlerini :)

Her akşam bizim yatağın içine saklanırız, baba gelince böö yaparız. Babanın da hep ödü kopar ;) Gene bir akşam
Anne: Yatağın örtüsünü kaldırın önce, sonra içine girin
Deniz ve Doğa koşar yatağın örtüsünü kaldırıp yere top gibi yığar.
Anne: Ama örtüyü öyle atmıyoruz değil mi? Anne nasıl yapıyo? Önce örtüyü katlıyooo..
Doğa: Sonna atıyooo..
Anne: :):):)
Çok pis bozdu beni eşşek :)

22 Kasım 2012 Perşembe

Tombala oynadık :)

Meraklı Minik'in bu ayki dergisinde ağaçları anlatıyor. Bir de ek olarak ağaç tombalası diye bir oyun vermiş. Kartların üzerinde ağaçlar var, her bir ağacın yaprağı ve meyvesinin şekilleri var. Herkes bir kart seçiyor. Sonra meyvelerden ve yapraklardan oluşan tomabalayı çekmeye başlıyorsunuz. Meyve veya yaprak kimin kartında çıkarsa kapatıyor. Tüm meyveleri ve yaprakları kapanan oyunu kazanıyor. Amma da uzattım :)

Çocuklarla oynayayım bakalım yapabilecekler mi dedim. 3 tur oynadık. Çekiyorum, meyveyi ortaya koyuyorum Deniz hemen atlıyor "Ben de vay" :) Olmasa bile atlıyor :) "Ben yohmuuuş" "Doğa sende vay" "Anne sende vay" şeklinde gitti oyunlarımız :) İlkinde Deniz 1., Doğa 2. ve tabii ki ben sonuncu oldum. İkincisinde Doğa 1., Deniz 2. ve ben sonuncu oldum. Sırayla 1. yapıyorum güya ikisini de. İkinci turda Deniz kızdı, Doğa'ya atlayacak oldu. "Her zaman birinci olamayız Denizcim, bazen Doğa 1. olur bazen sen olursun bazen anne olur. Bak az önce de sen birinci olmuştun" dedim. Başka oyunlarda da oluyor bu. O kadar hırslı ki (artık kime çektiyse), dizginlemeye çalışıyorum biraz.

Domino, tombala şimdilik bildiğimiz oyunlar :) Başkalarını da deneyeyim diyorum artık, bakalım becerebilecekler mi..

16 Kasım 2012 Cuma

Hayat...

İnsana bazen yalnızlık iyi geliyor. Severim ben yalnız başıma dolaşmayı. Çocuklardan beridir çok fırsatım olmamıştı. Bugün Eminönü'ye gittim yalnız. Aslında iş için gittim ama bu sefer yaydım biraz zamanı. Acele acele gidip dönmek istemedim. Kadıköy'den vapura bindim..kendimi dinledim, kendimi duydum..açtım gözlerimi etrafa..çektim havayı içime..

Gördüm..
Karabatakların kanatlarını açıp suyun üstünde koşarcasına adım atmalarını..
Martılarla karabatakların kavgaya tutuşmasını..iki çete gibi..
Vapurun hareket edişiyle arkasında bıraktığı köpükleri..
Martıların simit kapma yarışını...
Mendirekteki dizi dizi beyaz martıları..
Vapurun karşıya yaklaşması ve tüm heybetiyle Sultanahmet, Ayasofya ve Topkapı Sarayını..
Koşuşturan insanları..
Peynircileri, şekercileri, kahvecileri, ambalajcıları..
Hamalları..

Hayat tüm karmaşası ve heyecanıyla akıp gidiyor..
Arada zamanı durdurmak lazım..
Zamanı durdurup gözümü ve gönlümü doyurdum bugün :)

Ve sonra tabii ki çocuklarıma koştum :):):)

13 Kasım 2012 Salı

Saçları kestirdik

Dün çocukların saçlarını kestirmeye gittik. Deniz her zamanki gibi gayet sakindi. Doğa tedirgindi biraz. Hep sarıldım elini tuttum ve konuştum. Ve fakat kuaför "Doğa aşağı bak" deyince ve erkek sesi biraz sert çıkınca, dudaklar büzüştü. Ağlamaya başladı :( Aslında adam sert söylemedi ama erkek sesi işte. Sonra sakinleştirdim. Sonra adam her şuraya bak dediğinde gene ağladı. Söyledim de adama "Doğa naziktir, biz ona sert bişey söylemeyiz" diye ama adam zaten sert bişey söylemediğinden bişey değişmedi. Yapacak bişey yoktu, adamın da bi suçu yoktu, bizim kızımız nazlı ne edek :)

Neyse sonuç; Deniz'in saçları düzgün kesildi ama Doğa'nınkiler biraz yamuk oldu, napalım uzar gider..




7 Kasım 2012 Çarşamba

Gelişmeler..diyaloglar..


Arabalar çizgi filmini seyrediyoruz. Doğa hepsinin adını ezberlemiş (Deniz çoktan ezberledi).
Anne: Hepsini öğrenmişsin Doğa, bravo J
Deniz: Doğa hiçbiyini bilmiyoydu Anne. Ben öğyettim Doğa’ya
Anne: JJJ

Mevzuu: Akşam yemekte ne var
Deniz: Yoğut vaa mı Anne?
Anne: Var oğlum.
Doğa: Pilav vay mı Anne?
Anne: Pilav yok. Pilav 2 gün sonra var.
Doğa: Başka ne vay?
Anne: Karnabahar var.
Doğa: O ne beee
Anne: JJ

 Doğa ve Deniz bu ara kitap okuma ve boya yapma merakındalar. Boyama kitaplarındaki resimleri tam boyamaya başladılar. Tabii ki dışa taşıyor. Ama önceden 3-5 çizik attıkları resimlerde şimdi boş bi yer kalmıyor pek. Kitapları hem bana okutturuyorlar deli gibi, hem de kendileri okuyorlar. Deniz'e bir arabalar kitabı almıştım. İçinde renkleri anlatıyor. Ondaki bütün cümleleri ezberlemiş :)

Ezberlemiş demişken, bir de şarkı ezberlemeler başladı çoktandır. Meraklı Minik'teki 3 kıtalık Sonbahar şarkısını üçümüz birlikte söylüyoruz :)

Kendi kendilerine oyun oynuyorlar bir süredir de. Geçenlerde doktorculuk oynuyorlardı. Bi biri doktor oluyor bi diğeri. Bazen saklambaç oynuyorlar. Bazen perdeden çadır yapıyorlar. Yani o an akıllarına ne geliyosa artık. Ben de gizli gizli dinliyorum muhabbetlerini :) ve tabii ki gülmekten ölüyorum :)

4 Kasım 2012 Pazar

Zonguldak seferi

Cuma gecesi annem geldi. Kapıdan girerken daha, surat darmadağın. Babanın tansiyonu çıkmış, hastaneye gitmiş, düşürememişler dedi. Moraller bozuldu tabii hemen. Sonra babamdan haber bekledik hemen gidelim mi gitmeyelim mi diye. Babam gerek yok gelmenize dedi. Fakat o gece annem uyuyamadı. Sabah çocukları kahvaltı ettirdik, çıktık hemen yola. Öğlen ordaydık. Babamın tansiyonu oynuyodu hala. Ama Cumartesi akşamına daha iyi oldu. Pazar günü de biz bıraktığımızda iyiydi. İnşallah bu hafta bir düzene girer. Valhasıl apartopar Zonguldak'a gittik bu haftasonu.

Babama çok iyi geldi tabii. Annemi görünce zaten bi başka olur babam :) Onsuz yapamaz :) 1 aydır ablamın doğumu sebebiyle Antep'teydi annem. Babamın yeme düzeni bozulmuş, kilo almış. Kilo alınca tansiyon oynamış. Tabii yalnızlık da var. Annemi görünce güller açtı yüzünde :) Tabii bizle katmerlendi :) Bi mutlu oldu ki :)

Cumartesiyi evde geçirdik. Pazar günü babam daha iyi olunca köy yollarına vurduk kendimizi. Bol bol oksijen, sararmış ağaçlar, koyunlar, inekler derken hem bize rahatlama hem çocuklara eğlence oldu :) Çocuklar koşturdular koyunların peşinden. Koyunlar korktu kaçtı, dağdan aşağı doğru indiler. Deniz biz de inelim anne dedi :) bıraksam daha da gidecek yani peşlerine. Taş attık, yaprak topladık. Yakalamaca oynadık. Hasta hasta baya koşturdum onları, sonuçlarına katlanıcaz bu hafta. Güle oynaya geçti vakit. Tabii toprak yoldaki su birikintisine "basma oğlum" deyip de, Deniz çamurun gözüne basınca, Doğa da koşarken kayıp çamurun içine düşünce daha bi güzel oldu :):) Çocuk pisliğiyle güzel di mi? :) Arabaya binince değiştik üstbaşı. Biz ordan İstanbul'a döndük, annemler de eve döndüler.

Devoş Baba ve veletleri..

Koyunlar :) ve keçiler ve kuzular ve oğlaklar..ve bizim keçiler :)


Çekirdek aile


Koşturmaca, yaprak toplamaca, yürüyüş..



2 Kasım 2012 Cuma

Bugün yaptıklarımızdan..

Bugün sabah Meraklı Minik dergisinin eskiden verdiklerine ve benim de sonra kullanırım diye biriktirdiklerime bi göz attım. Çocukların yapabileceklerinden bikaç şey çıkardım. Çocuklar büyüdükçe yapacak çok daha fazla şey olacak tabii. Board oyunlarını (bunun Türkçesi nedir?) oynayacağımız zamanı iple çekiyorum :) Biriktirmeye devam ;)

Önce bi roket yaptık. Yaptık dediğime bakmayın, kartonları ben kestim. Doğa bir iki tane bant attı birleştirme yerlerine. En son müdaheleyi Deniz ve Doğa birlikte yaptılar, ben karışmadım, Meraklı Minik'ten çıkan stickerlarla süslediler roketi. Doğa öğlen roketle birlikte uyudu inanır mısınız :) ? Aslında çok da süper olmadı. Değişik geldi herhalde :)


Sonra aşağıdaki resimleri buldum. Yanlarındaki küçük parçaları çıkardım. Küçük parçaları resimlerin üzerindeki yerlerine yapıştırdılar. Hiç müdahelesiz. Tam yerlerine yapıştırdılar hepsini. Yapıştırdıkça alkışladım :) Bu kadar düzgün yapıştıracaklarını tahmin etmemiştim. Eller gelişmiş. Bakın bakalım bir yamukluk görecek misiniz :)?


En son da domino oyununu denemek istedim. Domino dediğim ilgili kartları uygun şekilde ucuca yerleştirme şeklinde oldu tabii ki. Yoksa ikisine ayrı kart verip oynatmadım. Maksat neyi nereye koyacaklarını bulabilmeleri. İkisi birlikte başladılar oynamaya, fakat Deniz bir süre sonra sıkıldı. Doğa sonuna kadar bütün kartları yerleştirdi. Öğlen bi posta daha oynadık Doğa ile. Yeni bir oyun çıktı bize, artık oynarız bıkana kadar :) Doğa ikinci oynayışında hepsini kendisi yerleştirdi. Kapmış :) Buraya ne koymamız lazım dediğimde Deniz de doğru koydu kartları, ama çabuk sıkılıyor bu tür oyunlardan. Tek başına oynayıp da sonunu getirir mi bilmem :)