17 Aralık 2012 Pazartesi

Doğa, the yapboz canavarı!

Doğa bugün şoka soktu beni. 49 minicik parçalı yapbozu pıt pıt pıt yerine taktı bitirdi gözümün önünde. O kadar minik ki parçaları ben bile zor buluyorum. Hayran hayran seyrettim elciklerini :) öyle çeviriyor böyle çeviriyor bulup takıyor..

Bu arada kütüphane sorumlusu benim kızım :) tam bir kitap kurdu :) Kardeşine de okur kitapları..
Deniz: Doğa bana şunu okuy musun?
Doğa: Okuyum Denis, gel şuyaya otuyalım.
Deniz: Neyden başlıcaksın Doğa?
Doğa: Başından Denis, bak, bak buyası başı.
Doğa kitabın başını açar ve okumaya başlar..kısa bi süre sonra Deniz'in ilgisi dağılır..
Doğa: Dinliyo musun Deniiiisss?
Öldüm gülmekten :):) beni taklit ediyor resmen..ben de kitap okurken ara ara Doğa'ya dinliyo musun diye soruyorum çünkü Doğa bi süre sonra kendi okumak istiyor ve kütüphaneden kendine başka bi kitap seçiyor..Deniz ben okurken sonuna kadar oturur, Doğa'nın okumasından sıkılmış galiba :)

14 Aralık 2012 Cuma

Diyalog 23

Doğa ile resim çiziyoruz, bi yandan çiziyo bi yandan anlatıyo ne çizdiğini..anlatmasa anlaşılacak gibi değil şu an çizdikleri zaten :D
Doğa: Şuraya gemi yaptııım
Doğa: Kaplan götürüyo gemiyiii
Anne: Ama gemiyi kaplan götürmez ki kaptan götürür
Doğa: Ama Tigger götürüyo gemiyi
Anne: :):):) haa tamam o zaman :)

Bu sefer Deniz ile değil Doğa ile araba sohbetindeyiz.
Doğa: Bizim neyimiz var?
Anne: Neyimiz var?
Doğa: pöjomuz
Doğa: Hangi yenk pöjomuuuz?
Anne: Hangi renk?
Doğa: Giriiii 
Doğa: Nası giriiii?
Anne: Nası gri?
Doğa: Değişik giriiii
Anne: Değişik gri evet. Koyu gri aslında o :)

Deniz battaniyesiyle yatar, Doğa da plastik mısırı ile. Dün gece saat 4, Doğa mısırını bulamamış yatağın içinde. Deniz'e söylemiş :) Deniz bebefondan Cevher'i (bakıcımızı) çağırıyor.
Deniz: Cevheeeer, geeel. Doğa mısıyını kaybetmiş.
Çocuklu hayat...bir mısır ve gece uykuların bölük pörçük olması..
gece bile sohbet var ama :)

Anne: Oğlum çöp gibisin yaa :(
Deniz: Anne ben pis miyim?
Anne: :):) 
Gel de şimdi açıkla..çöp = pis bişey olarak algıladı çocuk..

Anne: Çağır oğlum asansörü
Deniz: Asansöööör
Anne: :):)

Oyuncak sepetini salondan odaya taşıyacağız.
Anne: Hadi bana yardım edin de şu sepeti odaya taşıyalım
Doğa ve Deniz tutar birer köşesinden. (Maksat sorumluluk vermek, yoksa onlara taşıttığım yok:))
Anne: Aaah kollarım koptu, çabuk çabuk götürelim şunu odaya.
Deniz yere eğilir, bişey alırmış gibi yapar, sonra koluma uzanır.
Deniz: hıh taktım kolunu şimdi Anne.
Anne: :):)

2 yaş sendromlu günlere geldik, inatlaşmalar, hayırlar..dolayısyla iki keçi masalını her gün konu ediyoruz..gene bir "ben alcam", "yok ben alcam", "yok ben alcam " inatlaşmaları sonrasında;
Anne: Ama gene o iki keçi gibi oldunuz, keçiler ben ben ben dediler, kavga ettiler sonra ne oldu?
Deniz: suya düştüleeeer
Anne: Demek ki kavga etmek iyi bişey miymiş?
Deniz: iyi bişey değilmiiiiş
Deniz: Seni gidi keçi seniii, Anne ben kızdım ona
Anne: :):)
Bu arada masaldan konuşurken ben alcam mevzuusu da kapanmış oldu..bi taşla iki kuş ;)

Deniz hesap makinamı aldı az önce.
Cevher: Denizcim o annenin makinası, onla anne çalışıyor.
Deniz: Ben de çalışcam bunla.
Ve sonrasında rakamlara basar..
Deniz: 8e basınca 8 çıkıyooooo
Ne ilginç değil mi 8e basınca 8 çıkıyo :):) Bu merak bizi nereye götürecek çok merak ediyorum..

Anne: Kim mama yemek ister?
Deniz: Ben yememmm, Doğa sen ye
Doğa: Ben yemiicem, Deniz sen ye
Anne: Kim önce koşuyo mama sandalyesine?
Deniz ve Doğa: Ben ben ben ben
Mikemmellllll :):)

Deniz ile yorganın altındayız, Doğa'ya böö yapcaz bu sefer. Beklerken seviyorum oğlumu,
Anne: Güzel oğlum benim, balımmmm, kaymağımmmm..
Deniz: Anneee...sessiz ol!
Yedik ayarı gene :):) 
Erkek işte sevilmeye gelemiyor :) Doğa olsaydı kedi gibi yanaşırdı bak :) O da kız işte sevilmeye bayılıyor da bayılıyor :):)

Anne: Kim bozdu bunu?
Doğa: Ben bozmadııım
Deniz: Ben bozmadım, Doğa bozdu. (aslında tam da şu noktada tahmin ediyorum kimin bozduğunu)
Anne: Hanginiz doğru söylüyo hanginiz yalan söylüyo peki?
Doğa: Ben doğyu söylüyoyum.
Deniz: Ben yalan söylüyoyum.
Anne: :):)

Beraber güneş çiziyoruz. Önce bi daire, sonra etrafına çubuklar..resimler bitince 
Anne: Çok güzel olmuş güneşleriniz 
Deniz: Çok güzel olmamış Anneee, biyaz güzel olmuş 
Anne: :):) peki biraz güzel olmuş o zaman

Gene bir keçi hikayesi sonrasında (bu aralar taktılar bu masala, belki de çok fazla okumamızdan ve gün içinde örneklememden dolayı)
Doğa: Biz de bazen kavga ediyoyuz
Anne: Ama sonra barışıyosunuz di mi?
Doğa: Evet bayışıyoyuz
Anne: Çünkü galiba birbirinizi çok seviyosunuz?
Doğa: Ben çok seviyoyum
Deniz: Ben de çok seviyoyum
Ne diyim ben de sizi çok seviyorum :)

Anne: Ya sen yemeğini ye ya da ben seni yiycem :)
Deniz: Çocuklar yenmez Anneee!
Anne: :):)
Gayet cool bi şekilde söylüyor bunu bi de..günde zilyon kere yememe rağmen :):)

Deniz ile yere uzanmışız,
Deniz: Anne sen çok kocamansııın
bi süre sonra
Deniz: Anne ben çok küçücüğüüüm
bi süre sonra
Deniz: Ama biyaz büyüdüm Anne
Anne: :):) evet biraz büyüdün oğlum :)

Keçi masalında son nokta!! Yere koltuk minderini atmışlar (kendilerince köprü yapmışlar), bi taraftan biri diğer taraftan diğeri geliyor. Kafaları kütletip kıkır kıkır gülüyorlar.
Doğa: Anne bize baak
Anne: napıyosunuz?
Doğa: keçi olduk biz
Anne: :) Ama acımıyo mu kafanız?
Deniz: Acıyooo
Anne: ?!? e toslamayın o zaman..
Bi sonraki gün, gene karşılıklı iki keçi geliyor. Deniz (ala keçi olur kendisi) Doğa'yı (ak keçimiz) itekler. Doğa yere yapışır.
Doğa: Hüüüüü Anne ben Denisin keçi olmasını istemiyoyuuum..hüü
Anne öper acıyan yeri, nası olduysa gene hemencik geçer acısı..
Ve 1 dk içinde keçi oyununa devam...
Şaşkınlık içinde izliyorum iki keçimi :)

Sadece keçi olmuyoruz tabi..Deniz stegosorus, Doğa allosorus oluyor. Bana da diplodocus olmak düşüyor. 
Doğa: Allosorus kaka yaptııı
Anne: Gel diplodocus alsın allosorus
Deniz: Stegosorus giymek istemedi yeleğini.
anne: Ama giymezse üşür, hasta olur sonra stegosorus. Sonra yarın nası gezer bizimle?
Deniz: Stegosorus giysin o zaman.
Not: Bilmeyenler için, hepsi bir dinozor cinsi. Şahsen ben şu yaşımda yeni öğreniyorum :)

Fotoğraf da koymak istiyorum fakat hesabıma ayrılan alan dolmuş..alanı büyütmek lazım, bi ara büyütüp fotolara da devam edicem inşallah..

4 Aralık 2012 Salı

2 yaş sendromu

Deniz'de 2-3 hafta önce başlayan inatlaşmalar, ben ben benler, Doğa'da da geçtiğimiz haftadan beridir var. Baştan beri koyduğumuz kardeşinin elindekini alamazsın, kardeşinin oynaması bitince alabilirsin kuralı en çok zorlanan kurallardan..uyumıycam, mama yemiycemlerden bahsetmiyorum bile..her türlü itiraz ve inatlaşma var evde şu anda :) Mutluyuz ama :) Bazen fazlasıyla eğleniyoruz hatta :) Umarım bu inatlaşmalar ve itirazlar bu boyutta devam eder ve giderek artmaz..yoksa kaçacak yer arayabilirim :)

Yaşadıklarımızdan ve nasıl çözdüğümüzden bahsedeyim biraz..belki size de feyizolur..
- Bir numaralı kural: Bu çılgın dönemin geçici olduğunu kabullen ve kendine hakim ol :)
- İki: Asla ve asla inatlaşma. Sen inatlaştıkça çocuk da inatlaşır..çocuk zaten psikolojik olarak zor bir dönemden geçiyor. Anlayışlı olucaz..
- Üç: Emir cümleleri kullanmıycaz. Hep onlara danışıcaz ya da sorucaz. Sormak sökmezse oyuna getiricez :)
Örnek: Hadi şimdi mama yiyelim YERİNE mama yemek ister misin?
           Uyku vakti geldi, uykuya gidiyoruz YERİNE şimdi uyumak ister misin?
Bu sorular sökmüyosa benim yaptıklarımdan bazıları:
- Kim önce mama yemek ister? (iki çocuk olduğundan arada yarışlar oluyor, rekabeti güçlendirmem çoğu zaman, ama arada da olması gereken birşey)
- Mickey ve Minnie mama sandalyesine doğru koşuyo, "ben yiycem ben yiycem" diyo.
- Şu kitaba bakalım mı sandalyede? Şu arabayla oynayalım mı? ya da şu yapbozu yapalım mı beraber? derken çocuğu sandalyeye doğru yönlendirme.
Bu arada bu denemeleri ardı ardına yapmamak gerekiyor. Yani yemiycem dediyse bi sonraki taktiği denemek için 2-3 dk ara vermek gerekiyor. Sürekli üstüne gitmenin sonu inatlaşmanın artması ile sonuçlanıyor.
Bunların hiçbiri sökmüyorsa söylediğim şey "Seni daha fazla bekleyemiycem, başka zaman mama vermiycem, o zaman aç kalacaksın" gibi açıklamalar..
O da sökmüyosa bırakın aç kalsın bi öğünden bişey olmaz..
Böylece ikna edebilirsen çocuğu ikna etmiş olacaksın, hem çocuk mutlu olacak hem de sen..
İkna edemezsen çocuk gene mutlu olacak çünkü kendi istediğini yapmış olacak..
Yani neticede çocuk mutlu :)
Uyku için de benzer şeyler deniyorum. Uyku vaktinden bi süre önce birazdan uyku vaktimiz geliyor diye bir bildirimde bulunuyorum. Vakit geldiğinde soruyorum, cevap genellikle hayır oluyor, çok uykuları varsa gidip uyuyorlar. Hayır cevabı üzerine bi süre ara verdikten sonra oyuna getirmeyi deniyorum. Örnek;
- Marie'nin çok uykusu gelmiş (Marie bir kedi), acaba Doğa benle uyur mu diye soruyor
- Şu kitapla uyuyalım mı?
- Winnie koşuyo ben uyuycam Deniz'in yastığında diyor.
gibi şeyler..
- Dört: Tehdit etmeyeceksin. Şunu yemezsen bilmem ne yapmayız, uyumazsan şöyle olmaz gibisinden laflar..çocuğu hiç ikna etmediği gibi üstüne bi de sinir eder :)

Bu döneme girildiği ilk 1-2 hafta şok oluyorsun, sabrın taşıyor, napacağını bilemiyosun. Sonra bi sürü bi sürü okuyosun. Bu dönemi kabullendiğin anda olay bitiyor. Ben şu an kabullenmiş durumdayım. Genelde sabırlı olmaya çalışıyorum. Bir yolunu bulmaya çalışıyorum bi şekilde. İlk haftalar yaptığım hataları yapmıyorum en azından. Tabii ki her zaman başarılı olamıyorum ama genelde işe yarıyor.

Bir de her ne kadar emin olmasam da öyle hissediyorum ki çocukların bu dönemde konuşabiliyor olması çok çok önemli. Kendini ifade edebiliyor ve kızgınlığı daha az oluyor o durumda. Ya da ben öyle hissediyorum :)

Başka çözümler bulanlardan çözümleri beklerim :):)