22 Nisan 2013 Pazartesi

Doğa çok büyük bir adım attı :)

Anladığınız üzere Doğa da attı artık bezi :) Geçtiğimiz Cuma gününden beri külot giyiyor ve lazımlığa yapıyor tuvaletini. Arada kaçırdığı oldu ilk 2 gün. Şimdi pek kaçırmıyor ama kaçırsa da farketmez, zaten daha 4 gün oldu. Gece de bağlamıyoruz bez. İkisini de gecede bir kere kaldırıyoruz.

Allah'a şükür bu tuvalet işini güzel atlattık :) Doğa da Deniz de hiç problem çıkarmadılar. İstekliydi ikisi de. İnşallah da bir aksilik yaşamayız.

Çocukları okula vermeden önce halletmem gereken en mühim şeylerden birini hallettim neyse ki..

Tuvalet alışkanlığı için tavsiyeler;

- 3 yaşa gelmeden tuvalet eğitimini hallediniz :)
- Okula vermeden mümkünse halledin, okulda tuvalet konusunda nasıl davranacakları belli olmaz. Siz kendiniz verin eğitimi. Kimseciklere bırakmayın. Ne de olsa çocuk en çok size güveniyor.
- Sakin ve sabırlı olun. İllaki kaçıracak o çişi :) Kaçıra kaçıra öğrenecek..
- Tuvalet eğitimine başlamadan önce çocuk konuşmaya başlamış olmalı. Ve bence 2 yaşını geçmiş olmalı.
- Çok öncesinden konuşmaya başlayın. Biraz büyüyünce siz de tuvalete yaparsınız şeklinde.
- Teşvik edin: Cicili bicili külotlar alın. Tuvaletlerini kendilerine seçtirin. Oynasınlar tuvaletleriyle, alışsınlar. Gözlerinin önünde dursun.
- Bezden soğutma çalışmaları yapın :) Külotları övün de övün :) Ah ne güzel külotların var keşke benim de olsa deyin. Bez pişiriyo, hiç rahat değil deyin. Yani işleyin...
- Anne ve baba da tuvalete yapıyo gibi sözler sarfedin. (Ben "benim tuvaletim çok sıkıcı dümdüz beyaz, sizinki ne güzel mickeyli minnieli" gibi şeyler de söyledim). Yani hep teşvik hep teşvik.
- Bekleyin, acele etmeyin, çocuk zaten hazır olduğunu belli ediyor. Hazır değilse, kabul etmiyorsa tuvalete yapmayı, biraz daha büyüyünce yaparsın deyin. Zorlama yok.

10 Nisan 2013 Çarşamba

Kütüphanemiz

Etraftan o kadar çok hangi kitabı alıyosun sorusuyla karşılaşıyorum ki bir liste düzenlemek şart oldu. Doğa ve Deniz'in kitap listesi için bakınız bu sayfadaki Kütüphanemiz tabına. Veya aşağıdaki linke tıklayınız:
http://bizimcanavarlar.blogspot.com/p/kutuphanemiz.html

Doğa ve Deniz'e sadece ben kitap almıyorum, anneanne, babaanne, teyze, hala vb. bir sürü kişi kitap getiriyor. Dolayısıyla sadece benim seçtiğim kitapları okumuyoruz. Doğa ve Deniz kendileri de kitap seçiyorlar. Bunların arasında izledikleri çizgi filmlerle ilgili olanlar da var. Yani kütüphanemiz her telden çalıyor. Alınan kitaplardan zararlı gördüğüm olmadı ve fakat tercih etmeyeceklerim çıkıyor tabii ki. O yüzden listedeki her kitabı şiddetle tavsiye ediyorum demiyorum.

Tabii ki hangi kitabı okudukları çok önemli, seçici davranmak şart. Ve fakat asıl önemli olan kitabı çocuğunuza nasıl okuduğunuz, dikkatini çekmeyi başarıp başaramadığınız. Nacizane tavsiyelerim;

1. Ot gibi okumayın :) Vurgu katın.
2. Bebekler için mimikler çok önemli, 18 aydan küçük bebeğiniz varsa mimik şart kitap okurken.
3. Kitaptaki karakterleri seslendirin. Yani her karakteri değişik sesle seslendirin. Bayılıyorlar buna :)
4. Kitaptaki resimleri göstererek okuyun. Özellikle bebekler için gene. Bizimkiler o dönemleri geçti, kendileri okurken izliyor resimleri.
5. Çocuğun yaşına göre kitap seçin.
6. Kitap okurken bile sevin çocuğunuzu :) Mümkünse kollarınızın altına alıp okuyun kitabı.
7. Zorlamayın. Olmuyosa olmuyodur, zamanı gelmemiştir belki de.
8. Çocuğunuz kitap manyağı olsun istiyorsanız, siz de kitap manyağı olun :) Ne de olsa anne babayı örnek alıyorlar. Onların yanında kendi kitabınızı okuyun.
9. Kitapları ellerinin altında gözlerinin önünde olsun. Bırakın hırpalasınlar kitapları. (bizimkiler epeycene hırpalandı, ilk başlarda sürekli söyledim kitaplar yırtılmaz, yırtılırsa nasıl okuyacağız diye, şimdilerde bilerek yırtmıyorlar yanlışlıkla oluyor genelde).
10. Mümkünse bir kitaplıkları olsun.

8 Nisan 2013 Pazartesi

Oyun Grubu

Geçtiğimiz aylarda yakala.co'dan Neşe Erberk Anaokulu Oyun Grubu için bir fırsat yakalamıştım. Bizimkilere 1er aylık oyun grubu almıştım. Aslında 3 aylık olan da vardı ama neyle karşılaşacağımızı bilemediğimden riske girmek istemedim. Her neyse, geçtiğimiz Cumartesi günü başladı oyun grubumuz. Zaten hepi topu 4 hafta sürecek. Beklediğimden iyiydiler. Dibime dibime girmediler en azından :) Bir sürü oyun oynandı, sanat etkinliği adına karton ağaçların üzerine mısır patlakları yapıştırıldı, bulaşık yıkandı (suyla oynandı yani), şarkılar söylendi, meyve ikramı oldu, emekleme yarışı yapıldı. En son da top havuzuna girdiler, bir de zıplama trambolininde zıpladılar. Bazılarına katılım gösterebildiler bazılarına gösteremediler. Bütün çocuklar çekindi aslında. Yani hepsi aynıydı. Çok fazla çıkıntı olan yoktu. 10 çocuktular.

Şarkıları bilmediklerinden çok katılamadılar. Öğretmenin arada sorduğu sorulara cevap verdiler. Bulaşık ve mısır patlağı etkinliklerine katıldılar. Emekleme etkinliğine ben de emekleyince katıldılar :) Doğa her zamanki gibi meyveden uzak durdu. Deniz her zamanki gibi löpletti meyveleri, löpletirken de öğretmeniyle sohbet etti :)  Doğa çocuklara yiycekmiş ya da dövecekmiş gibi baktı genel olarak :) Deniz küçük tuvaletleri kullandı :)

Bu arada Baba mesaide olduğundan Ayça Hala bize eşlik etti :) İlk okulları da Ayça'ya kısmet oldu yani :)

İlk defa top havuzuna girdiler. Bi doğrudan giriş vardı, bir de tırmanmalı, engelli bir giriş vardı. Deniz engelli girişten girdi. Doğa engelli girişe bi teşebbüs etti, bikaç aşamayı geçti, ortasında kaldı :) hüüü diye geri döndü :) Aldım doğrudan girişten soktum :) Bir de zıplama trambolinine ilk defa çıktılar, pek bi eğlendiler. Öğretmenleriyle oynadılar orada.

İlk oyun grubunun ilk dersi özetle böyle geçti. Şunu anladım ki bütün çocuklarda yadırgama var. O yüzden gayet iyiydiler diyorum. Daha iyi olurlar inşallah. Bir tespitim daha varki o da şu; İkizler kesinlikle aynı sınıfa verilmemeli. Çünkü hep yanyana oluyorlar sınıfta da. Biz biraz ayrı yerlere oturtmaya çalıştık ama yanyana oturdukları da oldu sonuçta. Ayrı sınıfta olmalılar, ayrı arkadaşları olmalı, kendi başlarının çaresine bakmayı öğrenmeliler. Yani o zorluğu tek başlarına aşmaları gerekiyor. Zaten bütün kitapların da önerisi bu şekilde. Neyse daha okula çok var ama oyun grubundan bile anlaşılıyor bu.


3 Nisan 2013 Çarşamba

Deniz çok büyük bir adım attı :)

Ne zamandır kafamı kurcalayan birşeydi tuvalet eğitimi. Ebru'nun blogunu okuduktan sonra gaza gelip ertesi sabah çocuklara sordum: "Çok güzel külotlarımız var, onları giyelim mi artık? Ama külot giyince bez bağlayamıyoruz, o yüzden tuvalete yapmamız lazım kakamızı çişimizi. Ne dersiniz?" İkisi de "Tamam" dedi. Sonra 2-3 hafta önce aldığımız ve kendilerinin seçtiği mickeyli tuvalet adaptörünün paketini açtık, beraber tuvalete yerleştirdik. Sonra külotları giydiler bi güzel. Sonra tuvalete oturmaya çalıştılar. Deniz löp diye oturdu, korkusuz benim oğlum. Doğa ise her zamanki gibi temkinli yaklaştı olaya. Oturttum, titremeye başladı, ağladı sonra. Israr etmedim. "Ne zaman tuvaletten korkmuyorum, oturucam dersen o zaman oturursun" dedim. Bezi geri bağladım. Cevher'e demiş ki "Annem bana bezi geri bağladı Cevher. Deniz külot giyiyo". Deniz oturdu ama tutmayı öğrenmesi 3 günü aldı. İlk gün 6 kere külotuna yaptı :) koltuk sil, yer sil şeklinde geçti ilk gün. Ve sadece 7 külotu vardı :) Koştur koştur külot aldım bir sürü, yıkadık astık ama ilk güne kurumadı. Doğa'nınkilerle idare ettik o gün :) İlk gece bez de bağlamadım, saat başı baktık ıslanırsa hasta olmasın diye. Kaçırmadı hiç. 2-3 kere tuvalete tuttuk. Ağlamadı aslan oğlum benim. 2. gün gündüz 2 kere kaçırdı. Gece gene kaçırmadı. 3. günden itibaren kaçırmadı gündüz de gece de. Aslan parçası atlattı bu süreci diye düşünüyorum. Külotlarını çok seviyor. Tuvalette epey eğleniyoruz. Kakalar löp löp diye düşüyor gülüyoruz. Oleeey diyoruz :) Bitince zıp zıp zıplıyoruz ve tabii ki sifonu çekip bye bye kakaaaa yapıyoruz. Böyle bir eylem ancak bu kadar eğlenceli olabilirdi :)

Haftasonu da Cumartesi günü adaptörü ve bir sürü külot pantolon vsyi alıp dışarı çıktık. Gittiğimiz yerde tuvalete koydum adaptörü, bi problem olmadı. Gezerken de plastik şişeye yaptırdım. Vukuatsız bir gün geçirdik dışarıda da. Deniz'in tuvalete geçişi rahat oldu Allah'a şükür. Nazarlar değmesin!

Sıra Doğa'da. Bir yerde okumuştum ayakları yere basmayınca korkarlarmış. Doğa'da sanıyorum o durum var. Sordum "Ayakların havada kaldığı için mi korkuyosun?" diye hmm hmm dedi. "Ben sana tabure alıcam, ayaklarını ona koyacaksın, o zaman korkmadan oturabilirsin. Olur mu?" dedim. Tamam dedi ya bakalım. Tabureyi deneyeceğim bi. Ama Deniz'i 1 hafta daha gözleyeyim önce.