19 Şubat 2013 Salı

Diyalog 24

Facete yayınlayıp da bloga aktarmadığım diyaloglar. Kayıt altına alayım :)

Akşam yatmadan önce süt içirme çabaları..
Anne: Yatmadan önce süt içerseniz daha çabuk büyürsünüz. Doğa büyür büyür büyür benim kadar olur. Sonra ben Doğa'ya kedili tişörtümü veririm. Tavşanlıyı da :) Deniz baba da sana arabalı tişörtünü verir. Olur mu?
Doğa ve Deniz: :):) Tamam..olur.
Deniz: Anne sen de küçülünce Doğa da sana tişöytünü veyiy
Anne: :):) küçülsem verir oğlum ama insanlar hep büyür..
Sonuç: Sütler içildi :)

Gene bir yatak sohbeti..dinozor kitabını okuyoruz..
Anne:.....ama stegosorustan büyük hatta çok büyük yaratıklar da vardı..neydi onlar?
Deniz: Diplodocuslar. Anne sen bilmiyo musun?
Anne: :):) Biliyorum oğlum. Sen bil diye soruyorum :)

Şu an ikisi ayakta yanyana durmuş kitap okuyor (güya) :):) 
Deniz: Bi sayılalım mı Doğa? (sarılalım mı)
Doğa: Duy bi. Önce kitaplayımızı bitiyelim.
Deniz: Tamam..
Onları dinliyorum, ölüyorum gülmekten şu anda :):) bir acayip sohbetler bir acayip okumalar :) ezberlemişler kitapları :)

Deniz: Anne sen engyi böyd müsün? (angry bird)
Anne: Değilim oğlum. Sen angry bird müsün?
Deniz: Değilim. Ben kızgın mıyım Anneee!
Anne: :):) E ben de kızgın değilim oğlum.
Anne: Bi angry bird ol bakalım
Deniz kös kös bakar :):)

Gene akşam yatak sohbetlerimizden..

Kedilere bayılan bir kızım var..ve kendini kedi sanan..
Anne: Doğa Hatuuuun 
Doğa: Ben hatun değilim
Anne: Doğa Hanııııım 
Doğa: Ben hanım değilim
Anne: Nesin sen?
Doğa: Kediyim
Anne: Doğa kedisiiii..oldu mu?
Doğa: Oldu.
Anne: Ama senin kuyruğun yok ki?
Doğa: Vay, bak şuyda (poposunu gösterir). Miyaaaavvvv..
sırnaşır sırnaşır sırnaşır :) Anne de sever sever sever..babam beni pisipisim, pisicik diye severdi, ben de Doğa'yı öyle seviyorum şimdi..bazı şeyler genetik ;)

Deniz: Anne sana yemek yaptım (niyeyse bizim yatakta yemek yapmak geliyor akıllarına)
Anne: Ne yaptın?
Deniz: Pilav yaptım, oytasına da yoğut koydum..
Anne: Ama biz ortasına koymuyoruz ki yoğurdu
Deniz: Öyle koydum ben
Anne: ham hum ham hum (yedim burda :))
Deniz: Şimdi sıya şuyupta. Sana şuyup veyicem.
Anne: Ne şurubu?
Deniz: Balık yağı şuyubuuuu :) (bunu öyle bir heyecanla söylüyor ki görmelisiniz). Ama sen büyüksün. seninki beyaz kapaklı. benimki tuyuncu kapaklı.
Anne: hüp hüp..hmmm nefis..
Ben bu kadar çok şurup seven çocuk görmedim bugüne kadar..haydi şurupları içelim dediğimde ikisi de masanın başında bitiyor..sıya bende sıya bende diye bağrışıyorlar..yoksa eskiden şuruplar mı kötüydü?

Anne: Mad dogs and Englishmen go out in the midday sun! Out in the midday out in the midday out in the midday sun
Doğa: auttintipitti auttintipitti auttintipitti
Anne: :):)

Anne: I can get noooo satisfactioooon
Deniz: Anne söyleme onuuu (niyeyse sevmedi bu şarkıyı bi türlü, ne zaman söylesem söyleme onu diyo :) belki de ben söyleyemiyorum :))
Doğa: kengettoo kengetttoooo
Anne: :):)


Akşam üzeri bizim yatakta sohbetteyiz gene, uyku öncesi rutinlerimizden biri..
Anne: Anne size yemekler yaptı, yedirdi, uyuttu, Doğa ve Deniz'e baktı, ne güzel iyileştiniz. Annenin annesi uzakta, Zonguldak'ta. Anneye kimse bakamıyo, bi türlü iyileşemedi Anne. (nerdeyse ağlıycam :))
Deniz: Bize doktoylay bakay Anne!
Gene yaranamadık iyi mi :)
(Çıkarım daha önceki konuşmalardan; insanlara doktorlar, hayvanlara veterinerler bakar)


Doğa akşam üzeri bize masal anlatıyor:
Doğa: Biy vaymış biy yokmuş, evvel zaman içinde kalbuy zaman içinde biy Kayu vaymış. Kayu baççeye (bahçe) çıkmış. Baççede Gılbıt'ı göymüş.
Anne: Ne görmüş?
Doğa: Gılbıt
Anne: O ne yaw?
Doğa: Gılbıt, Kayu'nun kedisi
Anne: Heee Gilbert :):)
Doğa bi süre daha anlatmaya devam etti, ben Gılbıt'ta kaldım :):)


Evin yakınlarında bir evin bahçesinde kümes var. Önce tavuklara ve horozlara bakmaya gittik. Biraz sohbet ettik tavuklarla, pek bi cevap alamadık :) yaprak verecektik ama veremedik çünkü bütün yapraklar dökülmüştü..bye bye tavuklar deyip ordan ayrıldık :)

Evin arka tarafında da bir veteriner kiliniği var. Bugün dışarı çıktığımızda uğradık, tanıştık. 3 tane kedi vardı içeride, kedilerle de tanıştık :) Doğa bayılır kedilere ama klinikteki kadın Doğa'ya bayıldığından tutuldu kaldı, yanaşamadı kedilere. Deniz ve ben sevdik bi güzel :) Klinikten çıktığımızda
Anne: Doğacım neden sevmedin kedileri? Sen çok seversin aslında
Doğa: Sevdim Anne
Anne: Nasıl sevdin peki, yanaşmadın hiç?
Doğa: Uzaktan sevdim ben Anne

Kaldırımda yürürken köpek kakasına rastladık.
Anne: Üzerine basmayın, çevresinden dolanın. Ama hiç sokağa kaka yapılır mı?
Deniz: Yapılmaz kiiiii...ama o sokak köpeği Anne
Anne: Sokak köpeklerinin evi yok herhalde ondan yapmış kakasını kaldırıma
Deniz: hmm hmm..onun tulaveti yok (tuvalet)..
Anne: :):) evet oğlum

Tavuktu horozdu kediydi köpekti derken bir saate yakın yürümüşüz, Doğa hanım yoruldu eve geri döndük..


Çöp toplama merkezi var Ataşehir'de..Deniz'le ona bakıyoruz, evden görünüyo bi kısmı..
Deniz: Çöp kamyonu geldi Anne baak
Anne: Evet çöp kamyonu geldi. Orası çöp toplama merkezi. Çöp kamyonları çöpleri oraya getiriyor.
Deniz: Kakalı bezleyimizi de oyaya götüyüyoylay
Anne: :):):) Evet oğlum :)


2 haftadır hep aynı çizgi filmleri seçip seyrediyorlar. Yarın başka çizgi film seçsinler diye;
Anne: Tigger ve Winnie Doğa ve Deniz'i çok özlemiş, isterseniz yarın Tiggerı seyredelim
Doğa: Tamam Anneciiim
bi süre sonra
Doğa: Sen dukkana gittiğinde ben seni çok özlüyoyum Annecim
Anne ağlamaklı olur o an....
Anne: Ben de dükkana gidince seni çok özlüyorum Doğacım. Hemen işimi bitirip eve geliyorum akşam olmadan.


Anne: Kedileri gel pisi pisi diye çağırıyoruz geliyo kediler
Anne: Köpekleri gel kuçu kuçu diye çağırıyoruz geliyo köpekler
Anne: Tavukları gel bili bili diye çağırıyoruz geliyo tavuklar
bi süre sonra;
Deniz: Ayabalayı gel ayaba gel ayaba diye çağıyoyuyuz, ayabalar geliyo
Anne: :):):)
sonrasında
Anne: Arabalar hayvan mı oğlum?
Deniz: Değil Anne
Anne: Peki arabaların kulakları var mı?
Deniz: Yok kulaklayı
Anne: O zaman duyabilirler mi bizi?
Deniz: Duyamazlay
Anne: Gel araba deyince gelemezler o zaman di mi?
Deniz: Evet anne
Çıkarımlar pek bi güzel de, erkeklerin aklı neden hep arabalarda o da ayrı bi mevzuu :)


Meraklı Minik dergisinin faydaları..çocuklu olanlara tavsiye edilir :)
Hastasıyız :)

Bugün çok güzel bir hava var dışarıda, fırsatı kaçırmadık, attık kendimizi parka..
Anne: Yukarı bakın, şu tüy gibi bulutlara ne deniyo?
Deniz: Siyüs (sirrüs)
Anne: Pamuk gibi olsaydı ne olurdu?
Doğa: Kümülüs

Ve parkta..
Anne: Şu ağaç acaba ne ağacı? bakın yapraklarına
Deniz: Çınay ağacı..anne bak dikenli dikenli meyvesi..
Anne: Evet oğlum dikenli dikenli..
Deniz: Kel kalmış ağaç..yapyakları dökülmüş..
Anne: Kış gelmiş çünkü
ilerliyoruz..
Anne: Şurdaki ağaç ne ağacı?
Doğa: Çam anne..şuydaki de çam..aa şuydaki de çam..
Anne: Ne çok çam ağacı varmış bu parkta

Evde akşam resim çiziyor Doğa,
Doğa: Baba bak kızılgeydan çizdim
Baba: Ne çizdin?
Doğa: Kızılgeydan
Baba anlamayınca Anne açıklar;
Anne: Kızılgerdan..boynu kırmızı bi kuş..sen de hiç okumuyosun dergileri baba, okusan bilirdin :)


Ve bugün uydurulan süper kelimeler :)
dumnat
şupta
dayımtak
Kaynak: Deniz
anlamları nedir derseniz bilmiyorum, ne kadar sorsam da öğrenemedim..


Apartmanın önünden yorgancı geçti "yorgan, nevresim takımı, battaniyeee" diye bağırıyor..
Deniz: Yoogancı geçti anne. ama ayabasının bagajı açıktıııı? Ama bagaj açık gidilmez kiiii?


Doğa yeşil civcivli bezini taktı az önce;
Doğa: Yeşil civcivin adı dumbalak olsun anne
Anne: :):) olsun Doğacım
Doğa: çok güzel bi isim buldum civcivime di mi anne?
Anne: :):) evet çok güzel bi isim bulmuşsun, aferin sana :)
Öldüm gülmekten, dumbalak ne yaw?


Her gün 1 saat çizgi film seyretme hakları var..yarım saatlik kısmında Deniz'in seçtiğini, diğer yarım saatlik kısımda da Doğa'nın seçtiğini seyrederler..kavga olmaz, her gün önce seçen sırası değişir..
Doğa: Denis hep ayabalayı istiyo annee (Arabalar/Cars)
bi süre sonra
Doğa: hep onu istemesiiin..
bi süre sonra
Doğa: Ama başka bişeyi istemek istememiş Denis..
Herhalde kendince düşündü, hakkını yemek istemedi :) ya da kıyamadı gene..

Bugünlerde öğleden sonraları genellikle yaşadığımız şey;
Doğa: Bugün çizgi film hakkımız bitmemiş anne (bi şansımı deneyeyim belki kandırabilirim)
Anne: Bitti Doğacım sabah seyrettiniz ya
Doğa: Bitmedi anneee (biraz ısrar edeyim belki kandırabilirim)
Anne: İstersen yarın sabah seyretme, öğleden sonra seyredebilirsin o durumda..
konu kapanır.

Ve bugünlerde sabahları çizgi filmi kapattığımda genellikle yaşadığımız şey;
Deniz: koy anne hüüü, izliycem anne hüüü (iki gözyaşı dökeyim belki kandırabilirim)
Anne: Ağlamaya devam ediyo musun? Ediyosan yarın sabah çizgi film seyredemiyceksin.
Deniz: Sustum Anne
Anne: Hadi şimdi boyama yapalım mı? (konuyu değiştireyim, geri dönüşü olmasın)
konu kapanır.


Deniz: Anne ayı şaykısını açar mısın?
Anne: arı mı ayı mı?
Deniz: ayı şarkısı anne..
Anne. vızzz yapan arı mı, hrrr yapan ayı mı?
Deniz: vızzz yapanı
Anne: :):)
2 gün sonra..
Deniz: Baba müzik açay mısın?
Baba: Açayım oğlum, neyi açayım?
Deniz: Ayıyı
Baba: Neyi?
Deniz: Ayıyı. Ayıyı baba! Biz ayı gibi ayı diyemiyoyuz baba!
Bu lafı duyunca Anne kopar :):) çocuğum arı gibi arı diyemiyor, baba da anlamıyor hayret bişey yaa..



Deniz ve makası :)


O elcikleri yerrrriimmmm :) Dudaklar uzamış, gayet ciddi bir iş yapıyor şu anda :) Dedesi kılıklı :)

2,5 yaş gelişmeler

Ne yazsam bilmiyorum. Çocuk oldular resmen. Bağımsızlaşıyorlar gitgide. Anneye babaya yapışma Allah'a şükür yok. Kendi kendilerine tek başına da oynadıkları oluyor, beraber de çok güzel oynuyorlar. Arada kavgalar da oluyor ama şiddet hiç yok. Sadece birşeyi paylaşamama oluyor ama sık değil, genelde güzel anlaşıyorlar. Öyle oyunlar kuruyorlar ki aklım almıyor. Kendi buldukları oyunlardan bazıları;

- Sarılmaca oyunu: birbirlerine sarılıyorlar, sonra bi tarafa doğru devriliyorlar :) "Anne bak sayılıp duyuyoyuz" diyorlar bi de üstüne :)
- Bıcı oyunu: Koltuktan bir minder alıyorlar önce biri oturuyor. Diğeri onun yeleğini çoraplarını çıkarıyor. Eşofmanın paçalarını yukarı sıvıyor. Hayali bi soba getirip yakıyor. Hayali şampuan döküyor, saçlarını şampuanlıyor, hayali maşrafa ile su döküp duruluyor. Bi örtüye sarıyor ötekini. Sonra yer değişiyorlar, diğeri bıcı yaptırıyor.
- Ev yapma: Evdeki tüm yastıkları bulup alıp yığın halinde bişeyler yapıyorlar. Kapısını yapıyorlar evin. Sonra içine girip ya sohbet ediyorlar ya kitaplarını alıp okuyorlar. Artık o an ne yapmak istiyolarsa. O evi bi süre toplayamıyoruz. Bozmaya kalkınca ama biz daha oynıcaktık diyorlar :)

Aklıma şu an gelmiyor ama gün boyu böyle doğaçlama oyunlar çıkarıyorlar sürekli.
Bir de benim oynattıklarım var: kart oyunları, eşini bulmaca, tombala, zarlı oyunlar, yapbozlar, boyama yapma, resim çizme, bulmacalar, dergi ve kitap okumalar, araba yarıştırmalar, kafa savaşları, yastık savaşları, çorap ve şapka savaşları, kesme yapıştırmalar, sticker yapıştırma ve üzerine adlarını yazmaca (bundan harfleri öğrendiler biraz), yakalamaca, saklambaç, yorganlardan gemi yapmaca gibi atmasyon oyunlar, bir sürü şey..gün boyu bişeyler buluyoruz atmasyon ya da değil..oyuncaklarla da oynuyoruz ama onlar hep araç oluyor bize, daha çok sohbet oluyor oyunda..yani tek başlarına oyuncakla oynadıkları daha az..

2,5 yaşta neler yapıyorlar:
- En çok sevdiğim şey bol bol sohbet muhabbette olmaları. Bayılıyorum ikisini sohbet ederken izlemeye.
- Birlikte oyun kuruyorlar.
- Deniz makasla kesme yapmaya başladı. Kesme derken öylesine kesmeden bahsetmiyorum. Birşeyi hedef alıp o şeyi kesmeden bahsediyorum. Doğa şunu kes bana Denis diyor Deniz de güzelcene kesiyor onu :)
- Ben yenicemler özellikle Deniz'de çok. Eğer bir yarış durumu varsa, Ben yencem Ben yencem diyor. İlk başlarda yenemediği zaman dişlerini sıkıyordu. Şimdi artık yapmıyor. Çünkü her seferinde oyun oynuyoruz, oyun oynamak çok eğlenceli, bazen sen birinci olursun bazen Doğa bazen de ben diyorum.
- Bencillik ikisinde de yok. Doğduklarından beri paylaşmak zorunda kaldıklarından paylaşma konusunda hiç sıkıntıları yok. Başka çocuklar geldiğinde de bi sorun yaşamadık hiç.
- Resim yapmaya başladılar. Geçen kedi yapmıştı ikisi de. Top gibi bi kafa, içinde koca gözler ve kulaklar. Ama çekmemişim fotosunu.
- 11e kadar sayıyor ikisi de çoktandır. 10a kadar sayıları okuyabiliyorlar. Yani hangi sayı olduklarını biliyorlar.
- Harflerden bazılarını biliyorlar: A, B, C, D, E, T, M, O, K, H bildikleri ve okudukları harfler. Benim kitaplarımdan, o küçücük yazılardan bile buluyorlar bu harfleri.
- Kelimelerin hangi harfle başladığını bilebiliyorlar. Bildikleri harflerle başlayanları tabii. Köpeğin nesi var diyorum, Ksi var diyorlar. Başındaki sesi anlayabiliyorlar.
- Anne, Baba, Doğa ve Deniz sözcüklerini tanıyorlar. Aslında uğraşsam okumayı sökerler cidden :) ama o kadar erkenki hiç gerek yok. Harfleri kendileri sorduklarından ya da sticker yapıştırmaca oynarken öğreniyorlar. Bu A bu B diye göstererek değil.
- Sıralamaca bulmacalarını çözebiliyorlar. Meraklı Minik'te bolcana var bunlardan.
- Bu aralar Deniz'de bir zıplamadır gidiyor. Sürekli zıplıyor çocuk. Böyle bi dönem var mı bilmiyorum. Ama sürekli hareket halinde. Geçen annem geldiğinde oğlum azcık dur demiş. Deniz de duyamıyoyum anneanne demiş anneme :)
- Doğa'nın da elleri ağzında..diş çıkarma çoktan bitti..psikolojik olabilir belki..ama emin olamıyorum tabii ki..müdahele etmeyin diyor, kendi kendine bırakırmış..bu tip hareketler 3-4 yaşlarda bitermiş..eğer yapma dersek çocuk kabul görmediğini düşünürmüş..arada dayanamayıp sokma bak pis oldu ellerin diyorum ama tutuyorum genelde kendimi..
- Uykularımız aynı düzende devam ediyor..Deniz'in öğle uykuları azaldı..haftanın yarısında uyuyor yarısında uyumuyor. Doğa aynı düzene devam ediyor, öğlen 1 saat civarı uyur hep. Akşam sekiz civarında yataktalar en geç sekiz buçukta uyumuş oluyorlar. Ninni eşliğinde uyuyorlar. Henüz kendi başlarına bırakmadım. Hep yanlarında ya ben oturuyorum ya babaları ya da Cevher. 3 yaş civarında deniycem şansımı :)
- En çok itiraz uykuya ve yemek yemeye. Allah'ım o mama sandalyesine oturtana kadar canımız çıkıyor. Ne yapsak da ikna etsek diye. Öğle uykusu için Deniz genelde hep itirazda, Doğa itiraz etmiyor pek.
- Uyku öncesi mutlaka bizim yatakta oyalanıyoruz. Sadece ben ve çocuklar oluyor. Baba işten gelince o da katılıyor. Böylece uyku öncesinde 1 saate yakın full beraber olmuş oluyoruz (gün içinde olmuyoruz sanki :)). Uyku öncesi iyi geliyor onlara da bana da..yatakta oyun oynuyoruz, ne oynuyosunuz derseniz abidik gubidik şeyler işte :) tren yapıyoruz..nevresimdeki çiçeklerin eşini buluyoruz..yorgandan şapka yapıyoruz palto yapıyoruz..altına saklanıyoruz..çadır yapıyoruz falan filan..kitap okuyoruz mutlaka..bazen herkes ayrı ayrı takılıyor üçümüz alıyoruz kitaplarımızı yanyana diziliyoruz, herkes kendi kitabını okuyor..bazen de ben onlara seçtikleri kitapları okuyorum..bazen onlara masal anlattırıyorum :) çok eğlenceli oluyor dinlemek..ikisi bir anlatıyor bazen..sırayla desem de aynı anda anlattıkları da oluyor, sıralarını bekledikleri de..
- Meraklı Minik dergisini hala her ay hakkını vererek okuyoruz. Dolayısıyla çok fazla şey öğreniyorlar o dergiden. Ağaçları ve yapraklarını tanıyorlar. Benim bile hiç bilmediğim ağaçları öğrendiler. Çeşit çeşit itfaiye arabasını tanıyorlar. Çeşit çeşit kelebeği. Çeşit çeşit toprak altında yetişen sebzeyi. Çeşit çeşit kar küreme aracını. Bir sürü şey işte..her yerini hatmediyoruz o dergilerin :) onlar öğrenirken ben de öğreniyorum açıkçası :)
- Kitaplarla araları çok çok iyi. 150 civarında kitapları var. Hepsini defalarca okuyoruz. Onlardan da bir sürü şey öğreniyorlar. Yapı Kredi yayınları, Tübitak yayınları, Can Çocuk, Timaş yayınları favorilerimiz ama bir sürü kitapları var farklı yayınevlerinden. En çok okuduklarımızı ezberlemişler cümlesi cümlesine. Kendiler öyle okuyor zaten :) Resmine bakıyor ona göre anlatıyorlar ezberlediklerini :)
- Çizgi film hala günde 1 saat ile sınırlı. Bazen hiç akıllarına bile gelmiyor seyretmek. Akıllarına geldiğinde de istedikleri çizgi filmini koyuyorum. TVden seyretmiyorlar hala. Sadece seçip aldıklarımı seyrediyorlar. Onlar da illaki birşeyler katıyor ama beraber geçirdiğimiz ya da beraber oynadıkları zamanlar daha fazla paylaşım oluyor, daha çok şey katıyor onlara..

Başka aklıma bişey gelmiyor şu anda :) Cuma günü doktor kontrolümüz var. Hastalık mahvetti bizi, kilo verdiler, gene yiycez paparayı doktordan :) Bakalım ne kadar büyümüşler..

Doğa ve Deniz bıcı oyunu oynarken..


İlk Sahne Sanatları Gösterimiz

İlk defa bir sahne sanatları etkinliğine katıldı Doğa ve Deniz. Mickey ve Miniie'nin gösterisine. Açıkçası ben pek yaşlarına uygun bulmadım. Çok fazla gürültülüydü. Ama kalabalığa karışmak, farklı şeyler görmek adına iyi oldu tabii ki.

Girerken bir insan kalabalığı. Bizimkiler yapıştılar ellerime. Perde açılasıya kadar bekledik. Orda Doğa rahattı, takmadı geleni geçeni. Deniz Anne giyelim içeyi deyip durdu. Neyse girdik sonunda, yerlerimizi bulup oturduk. Sandalyeler katlanan cinstendi ve çocuklar çok hafif kaldı tabii o sandalyelere göre. Sandalye katlanır gibi olunca doğa korktu biraz. Ben tutuyorum sandalyeni düşmezsin arkaya dedim, elini tuttum ve rahatladı tabi. Sonra gösteri başladı. Öğlen 12deydi gösteri. Mickey, Minnie, Gofy, Donald vs sahneye çıkınca heyecanlandılar. Şaşırdılar da aynı zamanda. Şaşkınlık içinde izlediler. Doğa ilk yarı alkış tutmaya başladı. Deniz'i ikinci yarıda ancak katabildim olayın içine. İkinci yarının yarısında uykuları geldi ve kalktık. Arabada uyudular.

Dediğim gibi çok gürültülü olduğundan çok tavsiye etmiyorum bizim yaş grubundaki çocuklar için. Şöyle bi 4 yaş civarına gelmeliler.

Dün yemek yedirirken gösteriden bahsediyorum.
Anne: Ne güzeldi değil mi? mickey de dans etmişti, minnie de dans etmişti.
Doğa: Hmm hmm..Koltuğum fırlamıştııııı
Anne: :):)
Kabus oldu çocuğuma o koltuklar :)

Çekebildiğim çok az fotodan birkaçı..içeri kamera sokmak yasaktı ama bir baktık ki herkes sokmuş. Biz gene kurallara uyan tipler olarak cep telefonu ile yetinmek zorunda kaldık.


Gösteri sonrasında arabada uyuyup uyandıktan sonra Özsüt'te supangle yerken..ikisi birden aynı koltuğa oturdular :) Bizim tercihimiz değildi yani, kendileri öyle tercih etti nedense :)



Ayça Hala ile kahvaltı

Geçenlerde bir Cumartesi sabahı Buyaka'daki Kirpi'ye gittik. Tavsiye ederim, hem kahvaltısı çok güzel hem de mekan. Biz çocuklarla olduğumuz için dışarıdaki masalara oturduk. Yani avm içindekilere. Ve çok da rahat ettik. Çocuklar ortada baya bi oyalandılar, birbirleriyle oynadılar, bizi de rahat bıraktılar :)

Kahvaltıdan sonra avmnin ortasında bir etkinlik vardı çocuklar için. Doğa Koleji kurabiye evi kurmuş. Hansel ve Greteli anlatıyordu bi abi. Bir de kocaman tavşan vardı. Tavşanı görünce Deniz tavşana gidelim Anne diye tutturdu. Gittik tabii. Hadi koş bakalım tavşana dedim. Koştu koştu sarıldı koca tavşana. Tavşanın da hoşuna gitti tabi, önce başını sevdi Deniz'in, sonra kucağına aldı :) Doğa'ya da dedim sen de koş diye ama yanaşmadı. Doğa masal dinleyen çocukların olduğu masaya oturdu ve dinledi. Tabii en küçük Doğa'ydı, çok fazla katılamadı yapılanlara ama dinledi :) Deniz masaya oturacakken masalın cadı kısmına gelinmişti, anlatan cadı taklidi yapınca tırstı oturmadı. Bizim evde cadılı, canavarlı, kurtlu kitap hiç yok. Bir de prensli prenseslilere gıcığım almıyorum. O yüzden öyle korkutucu masaldan haberleri yok henüz.




18 Şubat 2013 Pazartesi

Portakal suyuuuu

Deniz meyvenin her türlüsüne bayılır. En çok sevdiğim yanlarından biri bu. Doğa pek sevmez ama oyunla yiyor bi şekilde. Portakal suyunu Deniz ne zamandır içiyordu zaten. Doğa daha yeni yeni içmeye başladı. Bi gün aklıma geldi "Doğa sen pütürleri yüzünden mi içmiyosun portakal suyunu?" diye sordum. Hmm hm dedi. İyiki aklıma gelmiş de sormuşum. Sonra süzdüm suyunu ve içmeye başladı çocuk.
Bu arada Deniz kendisi sıkmaya bayılıyor. Önce beraber sıkıyoruz portakalın suyunu sonra içiyoruz. Bir ara sıkarken de fotoğrafını çekmeliyim :)

Çalışmak zoyundayız :)

Bilgisayarıma taktılar bir ara. Artık çok izin vermiyorum çünkü o taktıkları dönemde 3 tuşunu çıkardılar. Neyse ki takabildim geri. Bilgisayarın olduğu yerdeki sandalyeye çıkıp oturuyorlardı sonra da bana dönüp "Çalışmak zoyundayız Anne" diyorlardı :) Çünkü Anne her bilgisayar başına oturduğunda Doğa ya da Deniz illaki biri "Kalk Anne" der. Ya da "Seni istedim Anne" der :) Anne çoğunlukla kalkar, ama bazen de çalışmak zorundadır ve "Çalışmak zorundayım" der. Doğa ve Deniz de çalışmak zoyundaymış :):)




Ablamlar geldi

Epeydir yazamadım bloga. Anneannemin vefatı, ablamların bize gelişi, ailecek hasta olmamız, işler güçler derken bu vakti buldu.

Ablamlar Ocak sonuna doğru geldiler, 4 gün kadar kalıp Zonguldak'a geçtiler. Antep'e dönüş için tekrar bizdeydiler. Sağolsunlar Antep'ten bize bi güzel mikrop getirdiler :):) Hepimiz hasta olduk :) Güldüğüme bakmayın çok zor geçti o haftalar..Ege bize geldiğinde iyileşmek üzereydi. Ablam, Tuna, ben, Deniz, Doğa, annem, babam ve Orkun hasta olduk topyekün :) 2 haftada kendimize gelemedik, o kadar fena bir virüstü. Öksür öksür öksür öldük. 2 hafta sürekli burun çektik ve sildik. Tabii bundan en çok etkilenen çocuklar oldu diyemiyorum, valla çocuklar benden hızlı toparlandı, Allah'a şükür. Annem ve ben pert olduk. Bir de Tunacık, daha 4 aylık ve çok etkilendi tabii ki :( Neyse, hastalık dışında çocuklarla oynamaktan, ilgilenmekten gene ablamla çok fazla görüşemedik. Ama bu sefer daha iyiydi sanki. Akşamları konuşmaya biraz vakit bulabildik. Doğa ve Deniz, Ege ile iyi anlaştılar, bi sorun çıkmadı. Oynadılar beraber. Ege ile Deniz özellikle daha iyi bi frekans tutturdular. Deniz ve Doğa teyzeye de bayılıyor bu arada :) Ablamlar buradayken annem ve babam da geldiler. Anneanne ve dedeyle de çok güzel oynadılar. Velhasıl sayılı gün hemencik bitiverdi.

Şu cümbüşe bakın :)


Ege ile Deniz katlı otopark yapıyor :) Sonunda otopark devrildi tabi :)


En miniğimiz, Tunacık :) Ablamın parmaklarıyla dişlerini kaşıyor...Kendisiyle ancak tanışabildim, doğumdan sonra gidememiştim ablama :( Tuna bir sarı kafa..hastasıyım o sarı kafanın :) öptüm öptüm durdum :) keltoşum benim :) pamuk oğluş :)


Tahmin ettiğiniz üzere, evde 4 çocuk varken bi yere çıkamadık. Ablamla bir Palladium girişimimiz oldu, avmye girdik, bi 5-10 dk falan geçti ki evden aradılar Tuna ağlıyormuş susmuyormuş. Gerisin geri döndük :) bi daha da teşebbüs etmedik :) Bizim evin çevresinde çocukları hava almaya çıkardık bi. Tavuklara baktık her zamanki gibi, biraz da yürüdük o kadar.