27 Ağustos 2012 Pazartesi

Kömbe

Devo'nun anneannesi yapar kömbeyi. Maraş kömbesi. Geçtiğimiz bayram bi tarif aldım anneanneden. Tabii herşey göz kararı. Bugün denedim. Sonuç güzel oldu ama anneanneninkinin aynısı değil henüz. henüz diyorum çünkü o tada gelesiye kadar denemeye devam :) bi dahaki denemede tutturma ihtimalim yüksek :)

Bilmeyenler için; elde açma kıymalı bir börek kömbe..yanına da buz gibi bir ayran...mmmm nefissss :)


25 Ağustos 2012 Cumartesi

Nihayet Beyoğlu'na ayak bastık

Sabah erkenden kalktılar bugün. Biz akşamdan planı yapmıştık, Beyoğlu'na gidicez akşama kadar gezip tozucaz diye. İlk defa kahvaltı ettirmeden çıkardım çocukları. Bugünlerde acıkmadık sözleriyle çok karşılaşır olduk. Amaann dedim sürünün mama mama diye ağlayın :) Tabii hiç de öyle olmadı, mamanın adı bile geçmedi kahvaltıya oturana kadar. Cihangir'de çok eski bir pastane var, Savoy. Oraya oturduk. Aslında çok güzel cafeler bulmuştum webden ama saat sekiz buçukta orda olduğumuzdan hiçbiri açık değildi. Bi dahaki sefere deneyeceğiz daha geç bir saatte orda olursak. Neyse Savoy'da kahvaltı ettik. Çocuklar da orda bizle yediler. Cihangir kedilerle dolu olduğu için cennetti Doğa için :) Sürekli kedi bulalım kedi bulalım deyip durdu.  Deniz de arabaların markalarını saydı durdu. Kahvaltıdan sonra İstiklal Caddesi'ne gittik. Aşağı tünele kadar yürüdük. Kuledibi'ne inelim dedik ama inmeye başlayınca, yokuşu geri tırmanmayı göze alamadık ikiz arabası ile. Ve tünelin ordan tramvaya bindik. Üşenmedik iki çocuk, bir ikiz arabası bir de koca çantayla bindik yani o tramvaya. Yukarı meydana kadar çıktık. Sonra da arabayla Anadolu Yakası'na geçtik. Saat onbir buçuktu geri dönüşe geçtiğimizde yani hepitopu 3 saat kalmışız :) Sonrasında Güran ve Hale'ye gittik. Akşama kadar ordaydık. Bol sohbetle geçti. Çocuklar arada parka da indiler. Biraz evde oynadılar biraz çizgi film seyrettiler derken eve gelişimiz akşam 6yı buldu. Dolu dolu güzel bir gün geçirdik :)

Beyoğlu'nda bir yakışıklı
Beyoğlu'nda bir hanımcık

Bunlara bayıldım..

YKYnın önünden geçerken içimiz gitti ama giremedik içeri, 11de açılıyormuş :( çok seviyoyuz YKYnın kitaplarını..Doğa buyaya girelim Anne dedi ama giremedik..gördüğünüz üzre gözler kitaplarda..


24 Ağustos 2012 Cuma

Diyalog 18

Karşımızdaki evin bahçesinde bir kedi yavrulamış. Bi süre onları izledik balkondan, 4 küçük yavru. Doğa inelim, sevelim onları deyip durdu. Anne kedi yavruları bıraktı yürümeye başladı bi tarafa doğru.
Anne: Annesi yavruları bıraktı oraya, mama bulmaya gidiyo herhalde
Doğa: Öpelim onları biz (duygusal yaklaşım)
Anne: Üzüldün mü?
Doğa: hı hıııı
Deniz: Onlar da bizi öpsün. Kedilerin ağızları var. (Çıkarcı yaklaşım :))

Sabah kahvaltıdayız. Doğa her zamanki gibi kitaplarıyla kahvaltı ediyor. Hastanede adlı bir kitaba bakıyoruz. Bi sürü hasta çocuk. Sürekli soruyor "Anne ona nolmuş?" "Anne buna nolmuş?". Cevap veriyorum "Onun kolu kırılmış", "Bunun kulağı ağrımış". Bazılarına ne olduğu belli değil, yazmıyor ve resimden de anlaşılmıyor. Doğa onları sorup da ben de üstüste cevap veremeyince;
Doğa: Anne sen herşeyi bilmiyosuuun!
dedi ve ben koptum tabii ki :D

Kapıdan çıkacaklar, ayakkabıları giyiniyorlar. Deniz Doğa'nın ayakkabısını almaya çalıştı. Bu aralar birbirlerinin eşyalarına pek bi merakları var nedense. Kavga çıkmasın diye "Hadi değişelim. Değiiiş Tokuşşş" diyorum. Bazen değiştiriyorlar, bazen değiştirmemekte direniyorlar. Değiş tokuş sihirli kelime ama :). Neyse Deniz Doğa'nınkini elinden almaya çalışırken;
Anne: Öyle elinden alınmaz ama. Sor bakalım kardeşim değiş tokuş yapalım mı de
Deniz: Kardeşim, değiş tokuş yapalım mı?
Doğa: Yapmayalım
Anne: Yapmayacakmış oğlum sen kendi ayakkabını giy
Deniz: Bu ne biçim Anne
Anne: :D:D:D (çözemedim tabii kavgayı ne biçim anneyim ben?)

Doğa tahvamını (tavşanını) alır, odadan salona dans ede ede ve "birlikte dans eder gezeriz biz" şarkısını söyleye söyleye gelir. Ölürüm gülmekten gene. Ertesi sabah da eline tavşanı alıp gelir yanıma, sorar,
Doğa: Anne ben nası söyledim şarkıyı?
Anne: Çok güzel söyledin Doğacım hadi gene söyle
Doğa alır tavhamı gene şarkı söylemeye başlar.

Doğa çok dillendi bugünlerde, Deniz'le yarışır hale geldi :)

Deniz de bu aralar araba markalarına takmış durumda. Kesin bildiği markalar; vosvogen, yeno (renault), beneve (bmw), poje (pejo), lamborghini, mercedes, dacia, audi. Diğerlerini de sorup duruyor, yakında hepsini ezberler. Balkondan bakarken yeno geçti, vosvogen geçti diye söyleyip duruyor.


23 Ağustos 2012 Perşembe

Eski bakıcı out

Geçen aylarda sormuştum Doğa ve Deniz'e Şehnaz kim diye. Hiç ses çıkmadı. Ben ya unuttular ya da konuşmak istemiyorlar herhalde diye düşünmüştüm. Üstlerine gitmedim. 1-2 kere sordum farklı günlerde sonra sormadım. Bugün üst katta fotoğraflarımıza bakıyorduk. Şehnaz ile çekilmiş bi fotoğrafı gösterdim. Bu kim tanıyo musunuz dedim. İkisi de tanımadım dedi. O da bi teyze işte dedim geçiştirdim.

Yani Şehnaz tamamıyla unutulmuş!!! Emin oldum bugün bundan..
İnşallah bu bakıcımızla da uzun bir süre beraber oluruz, sonra da okulla devam ederiz.

Diyalog 17

Doğa bodysinin içine balkondaki mandalların hepsini doldurur;
Doğa: Bak Anne göbek yaptım, baba gibi :):)

Doğa balkondaki mandallardan birini kırar;
Doğa: Anne köpek yapsın bunu (tamir etsin anlamında)
Anne: Köpek nası yapcak onu Doğaaa?
Doğa: Elleyi vay Anne
Anne: hıııı :) (nası düşünemedim elleri olduğunu?)


22 Ağustos 2012 Çarşamba

İnciler

Cevher'le birlikte resim yapıyorlar;
Deniz: Cevher buna sap deniyo (çiçek yapmışlar, öğretiyo Cevher'e :))

Cevher resim yapmayı pek beceremez, Allah bilir ne yaptıysa Doğa bişeye benzetememiş :)
Doğa: Cevher bu neye benzedi?
Cevher ve Anne: :D:D:D

Kırklareli'de bahçede salıncaktalar.
Anne: Baba salıncakları yamuk bağlamış
Deniz: Bu ne biçim baba?
Anne: :D:D

Kırklareli'den döndük, iş günü baba işe gitti. Anne babaya telefon açıyor.
Deniz:  Anne bu ne biçim babayı arama
Anne: :D:D:D (benle ilgilen telefonu bırak demek istiyor aslında)

Anne işle ilgili bi sıkıntı yaşadı, üzüldü biraz.
Anne: Ben bugün biraz üzüldüm.
Doğa: Üzülme Anne, ben seni öpeyim.
Anne unuttu gitti işi gücü o noktada :)

Anne: Siz kavga edince ben çok üzülüyorum, ağlamak istiyorum o zaman
Doğa: Ağlama sen Anne, ben seni çok seviyoyum.
Anne: :D:D Ben de seni çok seviyoyum Doğacımmm :)

Paşa ile Ayça Hala kavgasındalar. Doğa çıkıyor Ayça Hala'nın kucağına, Paşa atlıyor anında Ayça Hala'ya.
Anne: Ayça Hala'yı Paşa'ya verir misin Doğacım?
Doğa: Veymem!


Bayram ve Kırklareli

Bayram için Cuma akşamından düştük gene yollara. Kırklareli'ye varışımız gece on buçuğu buldu. Yattık hemen. Ertesi sabah bahçeye saldık kendimizi ve dönene kadar hep bahçedeydik diyebilirim. Her gün domates salatalık topladım. Öyle böyle değil baya bi topladım hem de. Doğa ve Deniz de ırgatlık yaptılar :) Salkımları kaldırıp altından domatesler çıkınca baya bi mutlu olduk üçümüz de :) Her zamanki gibi salıncağa bindiler, kum oynadılar, koştular, top oynadılar, fıskiyelerin altına girdiler. Elma topladılar. Kozalak kopardılar. Doğa Paşa ile baya bi vakit geçirdi ama en son gün Ayça Hala'yı paylaşamadıklarından kavga ettiler. Paşa havladı baya bi Doğa'ya, Doğa ağladı :) Ben de sen de ona havla dedim :) Havlama çalıştık inanır mısınız :) Sürekli köpeğin yanında olduğundan el yıkamaktan telef olduk. Sürekli bahçede olduklarından da üst baş yetmedi. Yani o kısımları biraz işkence oldu ama gerisi çok güzeldi tabii ki. Bir de tüyden hastalık kaparlar mı diye korktum açıkçası. Bu konuyu bi araştırmak gerek.

Bayramda Cem Amca'dan ve Büyükanne'den de harçlıkları aldık :) Babaanne ve Hayri Dede de kıyafet almışlar :) Parayı görünce maltoş maltoş baktılar tabii, bu ne der gibi :) Bi dahaki seneye anlarlar herhalde :)






Zonguldak'taydık

Bayramdan bir önceki hafta Zonguldak'a gittik. Anneanne, Cihan Dede ve Orkun Dayı ile çok güzel vakit geçirdik. Cuma akşamı iş çıkışı çıktık yola, gece ordaydık. Cumartesi günü Demirpark'a gittik. Çocukları avm içindeki tırtıla bindirdik. Sevecekler diye düşünmüştüm ama Deniz korktu biraz. Belki gürültüden korktu, belki de tek başına bindiği için korktu. En son indirirken ağlamaklı oldu. Kendisini indirdim bu sefer "Anne Doğa'yı da indiiiir" dedi :) Pazar günü öğlen döndük İstanbul'a. Çok fotoğraf çekemedim, olanlardan bikaç koyuyorum. Tırtıl hareket halinde olduğundan doğrudüzgün olmadı fotolar ama gene de Deniz'in dağılmış suratı belli :)



9 Ağustos 2012 Perşembe

Reyhan Teyze, Kerem ve Yeşim geldiler

Dün Reyhancığım geldi 2 çocuğuyla. Telefonda konuşurken "benimkiler yabancılayabilir istersen ben tek başıma geleyim" dedim. Reyhan Doğa ve Deniz'i de görmek istedi, üşenmeden 4,5 aylık bebeği ve 4 yaşındaki oğluşuyla bize geldi. Hiç problem çıkmadığı gibi Kerem'le oynadılar bi güzel. Biz de gidebilirmişiz yani. Benim düzeni bozmama, ortamı değiştirmeme, çocukları huzursuz etmeme dertlerimi artık bi kenara koymam lazım sanırım. 2 yaşına geldiler. İlk başta bi yadırgama oluyor ama daha kolay ısınıyorlar eskiye göre. Ben kendi kendime dertleniyorum ve stresleniyorum.

Reyhan'ın minnoş Yeşim'i ve yakışıklı Kerem'i..


Anneanne ile kitap

Doğumgünü öncesinden kalmış bu fotoğraflar. Kameradan yeni aktardım.
Anneanne ile ahtapot Nino'yu okuyorlar.


Gene Atlı Karınca

Atlı karınca sevdası arada bir körükleniyor ve soluğu Ümraniye Meydan'da alıyoruz. Bu sefer ortadaki sularla oynayamadık, açmamışlardı fıskiyeleri ama atlı karıncaya bindik tabii. Bu sefer yeşil atlara bindiler.




Diyalog 16

Kızım sessiz dedim ama bu aralar o da başladı daha çok konuşmaya. bir de hızlı konuşmaya çabalıyor nedense..

Anne: Doğa sen de kek ister misin?
Doğa: İstemem anne
Anne: Neden istemezsin?
Doğa: Ben mamamı bitirdim anne.

Deniz hamurun kapağını açar;
Deniz: İşte açtım anne, kendim açtım anne
Anne: Aferin oğluma
Doğa açmayı dener, açamayınca;
Doğa: Ben daha küçüküm anne
Anne: :):) sen de açabilirsin, küçük değilsin sen de (kapağı biraz gevşetir, Doğa açar ve mutlu olur)

7 Ağustos 2012 Salı

Diyalog 15

2 yaşında 2 afacandan pes dedirten cümleler :)

Pamuk kedimizi saklama oynuyoruz, ben saklıyorum, Doğa ve Deniz buluyor, kedi miyavlıyor, kedinin sesine doğru koşup bulmaya çalışıyorlar. Birinde çocukların odasındaki Fransız balkonunun önüne koydum. Deniz buldu Pamuk'u ve "Oralar pis Pamuk" dedi :)

Doğa: Ben kedileri çok severim
Anne: Ben de seni çok severim minnoşum :)

Anne Deniz'i uyutmaya çalışır, Deniz kendi uyumak ister.
Anne: Eğer şimdi uyumazsan alıp sallamaya başlıycam seni
Deniz: Ben uyudum zaten (gözler açık bana bakarak söylüyor bunu, dalga geçer gibi :)) (zaten mi?)

Deniz: Doğa gel koşalım.
Deniz: Doğa gel uyuyalım.
Deniz: Doğa gel oynayalım.

Deniz: İşte benim kardeşimmm (der ve bi makas alır Doğa'dan)
Doğa: İşte benim kardeşimmm (der ve bi makas alır Deniz'den)
Sonra sarılırlar, anne erir biter, işte benim canlarım der o da sarılır. Sevgi manyağıyız..

Deniz ve Doğa'yı geçen haftadan beri bir akşam anne bir akşam baba uyutuyor. İlk akşam çok tepkiliydi Deniz, 15-20 dk ağladı. Sabrettik. Kapının önünde oturup dinledim. "Anne gelsin" ler hiç bitmeyecek gibiydi sanki. Neyse ikinci akşam 5 dk ağladı. Artık kabullendi. Gene de şansını denemiş dün akşam:
Deniz: Baba bu koltuğa anne otursun, ne dersin?
Baba: Bu akşam baba otursun, yarın akşam anne oturur (yemezler Denizcim;))

Deniz: Anne sohbet edelim mi?

Deniz: Deniz de buraya yatsın ne dersin Anne? (bu ne dersinlerin hastasıyım :))

Doğa: Kapat bunu anne, çok ses yaptı anne (miyavlayan kedisi için söylüyor)

Deniz: Şurdan geçemedim, burdan geçebildim ancak (ancak mı?)

Deniz: Limonlu vitamini beğenmedim Anne
Doğa: Ben de beğenmedim (beğensen şaşardım)
Anne: Ama bunu içmek zorundayız. Yoksa büyüyemeyiz....falan filan falan filan..

Deniz anneye vurur bi tane, ama sert değil gerçekten.
Deniz: Anneye tekme attım.
Anne: Ama ben çok üzüldüm şimdi.
Deniz: Özüy dileyim Anne, bile bile oldu.
Anne: :):):)

Anne: Deniz kakanı bitir de alayım oğlum.
Deniz: Kakamı bitirdim zaten (bikaç gündür zaten'e takmış durumda bi de ne dersin'e)

Anladığınız üzere, çok geveze bir kızım yok, aksine çok geveze bir oğlum var. Doğa da konuşuyor ama gerekli olduğu sürece. Deniz bütün gün full sohbette :)




2 Ağustos 2012 Perşembe

Kesme Yapıştırma

Epeydir yapmıyorduk kesme yapıştırma (dergilerden kesme nerdeyse her gün yapıyoruz o ayrı), Doğa ve Deniz elişi kağıtlarının bulunduğu çekmeceyi karıştırınca çıkarıp çizdim uğur böceğini. Sonra da arabaları..

Bunun bir faydası neyi nereye yapıştıracaklarını öğrenmeleri, diğer faydası da doğru yere yapıştırmaya çalışarak ellerin gelişmesi..her ne kadar henüz düzgün yapıştıramıyorlarsa da daha çoook minik bu eller :):)

Doğa'nın yapıştırmaları
Deniz'in yapıştırmaları