31 Temmuz 2012 Salı

Tatil fotoğrafları



Deniz havuza atlar, kendisi tutunur. Kıkır kıkır güler :) Bu yaşta bu cesaret nedir anlamadık. Alttaki kolajda sağ üst köşede kendi kendine tutunuyor havuzun kenarına. Bu arada havuz da büyük havuzu, çocuk havuzu değil..

Bu da benim tedbirli ve nazlı bıdığım :) Doğa da kendisi atlıyor havuza ama birisinin kucağına doğru atlıyor. Havuzun kenarını tutturunca o da kendisi tutunabiliyor. Ama Deniz gibi hemen atlayıp dönüp tutunmaca yok, o kadar deli cesareti yok yani :)

Bunlar da benim dolmalarım :) Pardon sarmalarım :)

İlk gözağrımız :) Artık kendisi yüzüyor, burda kollukla çekmişim ama kolluksuz da yüzüyor Ege kuzusu :) Atla bi fotoğrafını çekeyim dedim, hemen atladı havuza :)

Son gün..annem de bu yaşta fena çıkmamış hani ;)

30 Temmuz 2012 Pazartesi

Tatildeydik

Bir haftalık bir tatilin sonunda eve döndük. Geçtiğimiz Cumartesi sabah çıktık yola. Feribotla Pendik'ten Yalova'ya. Ordan da Salihli'ye Remzi Dede'nin evine. 1 gün Remzi Dede ve Ayşe Teyze'de kaldık. Sonra Turunç'a geçtik. Anneanne, Ciyan Dede, Orkun Dayı, teyze, Ege abi, Tayim (Tahir) Amca ve Tuğçe Hala da bizleydi. Baya bi kalabalıktık yani :) Yoksa biraz zor cesaret ederdik iki bebekle tatile :) Tatil biraz yorucu olsa da güzel geçti. Biz çocukların saatlerine uymak durumunda kaldığımızdan akşamları uyuyarak geçirdik :) 9da yataktaydık. Öğlenleri de odada geçirdik, zaten çok da sıcaktı dışarısı. Uyku düzenlerini hiç bozmadım. Ama yeme düzeni diye bişey kalmadı. Aslında düzen vardı da çocuklar dışardaki yemeklerden çok hoşlanmadı, biraz zorluk çektik yemek konusunda. Son iki gün fena değildi yemeleri, onun dışındaki bütün günler kahvaltı da öğle yemeği de dertti. Akşam yemeği nispeten daha iyi gitti. Ben çıldırdım tabii ilk günler. Sonra napalım tatil bu gelip geçecek demeye çalıştım kendimce. Kavanoz mamaları aldım biraz onlardan verdim, çok zayıflamasınlar diye. Yeme dışında herşey çok güzeldi. Havuza girdiler, denize girdiler, deniz kıyısında taşlarla oynadılar. 1 hafta geldi geçti. Bi sonraki Cumartesi tekrar Salihli'ye döndük, Pazar günü de İstanbul'a. Remzi Dede'lerde de çok güzel geçti vakit. Kediye köpeğe doydular :) Özellikle Doğa kedilerle oynadı baya. Çocukların peşine koşmaktan çok fazla kimseyle görüşemediysem de 2 gün de olsa görmüş oldum akrabaları. Arzu ablamlar, Sevde ablamlar, Ayşe Teyzem, Emine Teyzem, anneannem ordaydı. Kızlar ve kızların kızları tayfası ordaydık yani :):) Keşke daha uzun kalabilseydik, muhabbetin dibine vururduk o zaman :)

Bunun dışında yolculukarımız da gayet iyi geçti maşallah. Bağırma çağırma olmadı. Öğlenleri 1-2 saat uyudular. Feribotta gezindiler. yolda arabalara kamyonlara baktık. Bi çanta dolusu oyuncak almıştım yanıma onlarla oynadık. Kitaplarımıza baktık. Resim bile çizdik inanır mısınız :) Ve hatta resim defterlerine sticker yapştırdık :) Bir de artık çizgi film izlemeye başladıklarından arabada çizgi film seyrettik. Bir mola ile atlattık 4 yolcuğumuzu da Allah'a şükür :)

Çok dillendi benim kuzularım bir hafta içinde. Zaten dillilerdi o da ayrı :)
Tatilden birkaç hoşuma giden söz..

Deniz: Anne Ciyan Dede'nin arka saçı vay, ön saçı yok :):) (bunu tespit etmiş, önceden saçı yok diyodu)
******
Bi öğlen Doğa ve Deniz uyurken Devo sakal traşı olur. Deniz uyanır ve uyanır uyanmaz ilk söylediği söz şu olur:
Deniz: Anne babamın ağzında kılları yok :):)
Bunun üzerine Tuğçe Hala şöyle bi yorum yapar "Ben bile farketmedim, nası yani"
******
Dışarıda pilav yediriyorum Deniz'e,
Deniz: Anne evdeki piavdan ver (onun tadı başka tabii :))
******
Sabah otelde kahvaltı yapıyoruz, yanımda balparmağın tüp ballarından vardı, ilk sabah aklıma gelmedi, ikinci sabah kahvaltıya götürdüm balı da.
Deniz: Anne evdeki baldaaan (oteldekinin tadı farklı çünkü)
Bişeylerin ayırdında olması çok hoşuma gidiyor.
******
Doğa'm nazlıdııııır :) Denizde oynuyoruz
Doğa: Üşüdüm anne, çıkalım, havuza didelim
******
Plaja indik, kumların arasına tahtalar koymuşlar yürüyebilelim diye. Tahtalardan indim şezlonga taşıdım eşyaları. Deniz'i soymaya başladım. Doğa kalmış tahtada :)
Doğa: Anne yalnız kaldım, gelemiyom..(dudak bükük), al beni anne.
******
Otelde kaldığımız kattan aşağı iniyoruz, Doğa öğretiyor anneannesine
Doğa: Bu yangın tüpü annane
Anneanne: Bilmedikleri de bişey yok
******
Doğa Salihli'de kedileri baya bi gözlemlemiş, bi yandan kolumu tırmalıyor bi yandan da
Doğa: Anne Sarman oldum ben
******
Deniz eve dönüş yolunda şu soruyu sordu:
Deniz: Anne bu akşam nerde yatcaz (Sanırsın her gece ayrı bi yerde yatmışız :) )
Anne: Evimizde yatcaz oğlum, tatil bitti.
Deniz: Otele gidelim anne
******
Deniz kuru üzüm yiyor, tıkıştırıyor ağzına. Biliyorum ki onları yutmazsa tükürecek boşa gidecek hem üzümler hem de çiğneme çabaları.
Deniz: Üzüm ver anne
Anne: Onları yut sonra vercem.
Deniz: Şimdi ver anne.
Anne: O zaman bi tane vereyim.
Deniz: Bitetene (bitane) verme anne, bisüyü ver.
******
Salihli'de 4 tane köpekleri var teyzemin. Biraz korktular, 3 tanesi azman gibi çünkü, sadece bi tanesi sakincene. Köpekler gece havlıyor. Deniz uykusundan uyanıp;
Deniz: Havhavlar çok havlıyo anne
Anne: Korktun mu?
Deniz: Kooktum. Buyaya gelirler anne.
Anne: Gelemezler oğlum, onların evi var. Hem anne yanında gelseler de hiç korkmana gerek yok. Bişey yapamazlar.
******
Deniz gene havhavlardan dertli :)
Deniz: Havhavlar çok eşşeklik yaptı anne. Doğa'ya geldiler, Deniz'e geldiler. Anneanneye gelmediler.
Anlaşılan Deniz Doğa ve anneanne köpeklerin yanına gitmiş, köpekler Deniz ve Doğa'ya atlamış :) keşke anneanneye atlasalarmış :) ben öyle anladım :)
******
Bunun gibi bir sürü şey oldu aslında ama aklıma yer edenler bunlar olmuş..

Fotoğrafları bi sonraki kayıtta yükleyeceğim..




17 Temmuz 2012 Salı

Diyalog 14

Deniz ve Doğa Tigger'ı paylaşamaz.
Anne: Doğa sen Tigger'ı Deniz'e ver, ben sana Winnie alayım?
Doğa: ı-ıh. Tigger benim.
Anne: O zaman ben Deniz'e yeni Tigger alayım, Deniz'in de Tigger'ı olsun.
Doğa: Eski Tiggıyı Deniz'e veycem.
Anne: :):) çok uyanıksın Doğa hanıııım :) Eski Tigger senin, yeni Tigger Deniz'in..

Anne sabah mayışmaktadır çünkü gece Deniz bikaç kere ağlayarak uykusunu delik deşik etmiştir. Deniz annenin yanına gelir.
Deniz: Anne kalk, picamanı çıkaar, üstünü giy Anne
Deniz: Anne kalk, mama yedir
Anne: Cevher Teyzen versin mamanı oğlum, ben uyuycam
Deniz: Uyuma anne, mamamı yedir.
Anne Deniz'i öper.
Deniz: Öpme anne, mamamı yedir
Anne: :):):)
Anne kalkar üstünü değiştirir ve Deniz'e mama yedirir. Uyku kalır gene....

Anne ve Deniz annenin evim dergisine bakmaktadır. Deniz mangal görür dergide..
Deniz: Bu mısır arabası
Anne: :):) mısır arabası mı?
Deniz: Evet mısır arabası buu
Anne: Nerde gördün oğlum mısır arabasını?
Deniz: Hayyi Dede'de
Anne çakar mevzuuyu, Kırklareli'ye gittiğimizde mısır pişirmiştik mangalda..
Anne: mısır pişirmiştiiiik :)
Deniz: mısır pişirmiştik anne..
Anne: bu mangal oğlum, mangalda mısır pişirmiştik..

Her akşam olduğu gibi anne ninniyi açar, yatakların arasındaki koltuğa oturur. Yarım saati aşan bir sohbetten sonra anne patlamaktadır. Biraz daha sohbet, yüz bin kere farklı bardaklardan su içmeler, yüzbin kere parmaklardan ayaklardan öpmeler sonrası nihayet Deniz ve Doğa mayışır. Mayıştılar diye anne cep telefonunda oyun oynamaya başlar. Deniz annenin aşağı baktığını farkeder. (telefonu aşağıda tutuyorum anlamasınlar ve görmesinler diye)
Deniz: Anne sen napıyosun?
Anne: (şok içinde) Uyumanı bekliyorum oğlum (yalan dolan yalan dolan :):) kalkıp da bakacak ve durumu çakacak diye ödüm koptu)
Herşeyi nasıl da gözlemliyorlar....

16 Temmuz 2012 Pazartesi

Deniz ve Doğa'nın 2 yaş Doğumgünü

Bir önceki kayıtta yazmıştım, geçtiğimiz haftasonu 2 yaş doğumgünlerini kutladık diye. Aile içi ufak bir kutlama yaptık. Bizim için de Doğa ve Deniz için de ve (bence) katılan herkes için de çok güzel bir gün oldu :) İyiki doğdun dedik Deniz ve Doğa'ya ayrı ayrı. Doğa utandı kafasını omzuma gömdü :):) Pastaları kestik, mumları üfledik. Daha çok Devo ve ben üfledik tabii :) Yedik, içtik, sohbet ettik. Hediyelerimizi açtık. Bir sürü hediyemiz var bu sene de geçen sene olduğu gibi. Sürüyle oyuncak, hepsi birbirinden güzel. Kıyafetler..bir de kütüphanemiz oldu :) Katılan herkese teşekkür ederiz. Doğa ve Deniz de hediye getiren herkese teşekkür eder he he :) Onlar için doğumgünü şu an hediye boyutunda henüz :)

Fotoğraflar..
Pastalarımız ve masamız..geçen seneki gibi bu sene de ben yaptım pastaları..


Doğumgünü başlamadan önce..


Hayri Dede'nin kucağında olan fotoğraf favorilerimden..Deniz uyku mahmuru..uykudan uyandı herkesin kucağında dolandı bi posta :) Kalabalıkta uyumazlar diye korkmuştum ama uyudular neyse ki..yoksa dar ederlerdi o günü bize :)


Sofra bozulmadan herkeş fotoğraf çekindi :)
Çekirdek aile..

Koca aile :)

İnanır mısınız pasta kesme ve üflemeye dair hiç fotoğrafımız yok..sadece video görüntülerimiz var..annemden ve Ayça'dan alınca ekliycem..

Ve en heyecanlı kısım..hediyeleri açmaca :)


Oyun..

Kütüphanemiz :) Gelince çok heyecanlandılar..birlikte yerleştirdik kitaplarını..Deniz "kutupense kutupense" deyip durdu ilk gün..kutu kutu pense oyunundan..neyse düzeltti sonra..kutuphane diyor artık..Zilyon tane kitabımız az kaldı kütüphanenin içinde..boş gözümüz bile var..ama doldururuz biz onu da yakında ;) Kütüphanemiz salonumuzun baş köşesinde..kendi kütüphanemizi salona koyamadık bari çocuklarınki ellerinin altında olsun..ee ne de olsa çocuklu bir eviz biz :) 




14 Temmuz 2012 Cumartesi

İyiki doğdunuuuuzzz :)

Doğa ve Deniz'in 2 yaş doğumgünlerini kutladık bugün. Aslında henüz erken ama herkese bu haftasonu uydu. Aile içinde ufak bir kutlama yaptık.

Zaman akıp gidiyor, 2 sene nasıl geçti hiç anlamadım. Hele bu ikinci sene sanki ilk seneden daha da hızlı geçti. Yürümeyi öğrendiler, konuşmayı öğrendiler, bebeklikten çıktılar çocuk oldular. Bir sürü şey yaşadık birlikte. Geriye bakıyorum, her günümüz ve anımız çoook çok güzeldi. Beni çok mutlu ettiler, şaşırttılar, heyecanlandırdılar, ne yalan söyliyim arada üzdüler :) ama çok çok az (maşallah). Hayatımdaki en güzel şey çocuklarım. Herşeyin ötesindeler..İyiki varlar..iyiki doğdular..

Dolu dolu 2 sene geçirdim çocuklarımla..doyasıya..öpe seve sarıla..yata yuvarlana oynaya..onlar uyudular ben onları seyrettim..oynadılar onları seyrettim..çizgi film seyrettiler ben onları seyrettim..hastasıyım..cidden..anne olmak böyle bişeymiş..hastası olmak, hayranı olmak, biraz psikopat olmak belki, ölesiye sevmek, bişey olacak diye aklı çıkmak, uyansalar diye sabırsızlıkla beklemek, yeseler diye gözünün içine bakmak..nasıl anlatılır bilmiyorum..geçen sene de yazmıştım..aşk bu...başka hiçbir şeye benzemeyen..

Onlarsız bir hayat düşünemiyorum..Şükrediyorum Allah'a..Daha nice nice nice güzel senelerimiz olsun birikte..sağlıkla..mutlulukla..

Denizim, canım oğlum, seni çok çok çok seviyorum..
Doğam, canım kızım, seni çok çok çok seviyorum..
Herşeyden çok..
Ölesiye...


Not: Fotoğrafları bi sonraki kayıtta paylaşıcam

13 Temmuz 2012 Cuma

Diyalog 13

Deniz: Tigger burda otuysun
Doğa: Otuymasın, buuda otuysun
Deniz: Neden otuymasın ki?

Gene bir sinek vakası, gene duvardaki kazınmış boyaya bakarak;
Deniz: Sinek değilmiş meğerse (meğerse mi :) ?)

Balkonda Deniz Doğa'yı uyarır:
Deniz: Doğa güneşe otuuuma
Deniz: Doğa taşa otuudun.

Doğa ve Deniz Tiggerı paylaşamaz;
Deniz Doğa'dan almaya çalışır
Doğa: ı-ıııh
Deniz: ı-ıııh
Doğa: ı-ıııhh
Deniz: ı-ıııhh
Bu böyle ses şiddetlenerek biraz sürer sonunda Deniz Doğa'ya bırakır;
Deniz: Ağlama diye veydim Doğa 
Anne: :):) Aferin oğluma

12 Temmuz 2012 Perşembe

Diyalog 12

Deniz balkondan kediyi çağırıyor :)
Deniz: keeediii Deniz seni çağırıyooo
Deniz: Kedi sokaktan geeel
Deniz: Gitme kedi

Deniz Aygaz arabasının sesini duyar;
Deniz: Aygaaaaz, nerdesin Aygaz?
Deniz: Seni Aygaz seni, nerdesin?

7 Temmuz 2012 Cumartesi

Büyükada'daydık

2-3 gündür çocuklara gemiye binicez, at arabasına binicez deyip duruyordum. Bugün attık kendimizi sabahın köründe Büyükada'ya. Çocuklar altı buçukta uyanıyorlar bir süredir. Kahvaltı ettirip üzerlerini giydirip sekiz buçukta evden çıktık. Bostancı'dan dokuz buçukta kalkan ada vapuruna bindik. Tuğçe Hala da bizle geldi. İlk defa gemiye bindiler ve çok sevdiler :) Gemiye biner binmez balıklara simit attık, balıklar simitlerin başına üşüştükçe Doğa ve Deniz heyecanlandı bi daha bi daha attılar :) Gemiden iner inmez martılara simit attık :):) ama hiç oralı olmadı martılar, görevli yazın simite rağbet etmiyolar kışın olsa atlarlar dedi :)

Ada'ya inince ilk iş meydandaki Dolci Cafe'de kahvaltı oldu. Çocukları yedirmiştik ama biz açtık tabii ki. Servis süper yavaştı, bi sürü kurabiye aldım tadına bakmak için, beş para etmezdi. Kahvaltısı da idare ederdi ancak. Ama yedik içtik kalktık, geçti gitti diyelim. Kahvaltıdan sonra bir baktık at arabası kuyruğu meydandan nerdeyse iskeleye varmış. İki bebekle beklenecek gibi değildi. Biraz turlayalım belki azalır kuyruk dedik, gezinirken ayrı bi yerde duran at arabaları gördük, ara sokaklarda. Sorduk büyük tur 70 TL dedi, biz de oha dedik, kesin bu işin içinde bişey var. Binmedik. Tekrar meydana döndük kuyruğu bekleyelim diye. Devo gidip sordu büyük tur ne kadar diye, orda da 70 TL imiş. Gerisin geri döndük. Ne bilelim, Türkiye'de çoğunlukla ayrı bi yerde bi iş yapılıyosa kesin kazıktır, öyle değil mi? değilmiş..Neyse bindik at arabasına. Çocuklar onu da çok sevdiler :) biz at arabasına bindik gemiye bindik deyip duruyorlar şimdi :)

At arabası ile bi küçük tur attık, 40 dk sürüyor küçük tur. Arada kiliseye çıkan meydanda mola verdi, eşşeklere baktık. Geri dönünce çocuklar uyudu, biz de sahildeki bi cafede soluklandık. Sonrasında üçe çeyrek kala vapuru ile İstanbul'a (Adalar İstanbul değil kesinlikle) geri döndük.

Not: Biraz fazla kalabalıktı ada. Bir de Arapların istilasına uğramıştı. Ömrümde (Marakeş gezimiz dışında) bu kadar Arapı birarada görmedim, öyle diyeyim. Shopping Fest olayı mı yoksa Türkiye çok mu popüler oldu??

Fotoğraflar...

Balıklara simit atmaca..
Vapurda giderken..
Ada'da yürüyüş..
 Favorimdir...
Ata pindik..
Eşşeklere baktık..Devrim de bu vesileyle ilk defa eşşek görmüş oldu :) Öyle bakmamış mı ama?
 Ve haşat olduk..
 Kardeşler..


Çizgi Film izlerken

Gördüğünüz üzre Doğa oturduğu yerden kalkmazken, Deniz gözü TVda yuvarlanıp duruyor. En son kumandayı kulağına götürüp "Efendim Anne" diyordu, ben ona telefon açmışım o da cevap veriyor güya :)


6 Temmuz 2012 Cuma

Diyalog 11

Eve giren sineği bulmaya çalışıyorlar Cevher ile. Salondaki duvarın önüne geliyorlar.
Deniz: Cevher Teyze bak burda
Cevher: Orda yok ki
Deniz: İşte burda, bak işte burda
Cevher: Orda sinek yok Denizcim, o sinek değil
Deniz: Biz öyle sanduk (öyle sandık :))
Sen nerden biliyosun sanmak ne demek Allah'ım yaa..

Doğa: Anne gel bişey söyliycem
Anne: Söyle Doğacım
Doğa: Bişey söyliycem
Anne: Söyle işte Doğacım
Doğa Anne'yi çekiştirerek salona getirir, bebeklerini gösterir
Doğa: Elele tutuştular Anne
Anne güler :):) Bütün bebekleri elele tutuşturmuş koltuğun üstüne koymuş, babayı bekliyormuş hepsi :) Babanın gelme saatine 5-10 dk kala oluyor bu :)

Deniz'de 2 gündür uyumaya itirazlar var.
Deniz: Anne ben balkonda kalıcam, uyumıycam
Anne: Akşam oldu Deniz, şimdi bütün çocuklar anneler babalar teyzeler babaanneler anneanneler dedeler, herkes uyuyacak.
Deniz ağlar, "uyumıycam uyumıycam balkonda kalıcam ben".
Anne umursamaz, odaya gider, çünkü ağlamıyo aslında, şansını deniyo.
Deniz ağlamaya devam eder, bi taraftan bişeyler söyler.
Anne ne söylüyo bi gidip bakayım der.
Deniz: Anne geeel, su vey bana gımızı bardaktan (su ver bana kırmızı bardaktan)
Anne gider verir, bi şekilde odaya sokar, konuşa konuşa suyu içire içire sakinleştirir, pijamaları giydirir (anne giymeycem pijamalarımı :) eşliğinde) , yatağına yatırır.
Deniz: Anne balkona çıkalım
Anne: Ama şimdi aydede çıktı, herkes uyuyo. Sabah güneş çıksın, ha ha ha yapsın, günaydın desin, o zaman balkona çıkarız.
Deniz: Aydede çıkmasııın, güneş çıksıııın
Anne: Ama çıktı oğlum. Sırayla çıkar aydede ve güneş. Bi aydede çıkar, sonra aydede gider, güneş çıkar. Sonra güneş gider aydede çıkar. Sırayla çıkarlar. Şimdi aydedede sıra.
Deniz. Çıkmasın ama aydede, güneş çıksın
Anne: Tamam oğlum çıkmasın aydede
Deniz: Çıkmasın aydede
Anne: İyi uykular oğlum
Deniz: İyiki anne (iyi uykular anne)
Nasıl tatlıya bağladık anlamadım, aydede çıkmasın diye kabul ettiğimde oldu sanırım tatlıya bağlama :)
Ve bu gecenin sabahında, saat 5te Deniz uyanır, "Anne çıkar pijamalarımı şortumu giydir" :):)
Anne: "Daha güneş çıkmadı oğlum, çıkınca giydiricem şortunu" :):)
Nasıl unutmuyor ve uyku arasında nasıl düşünüyor bilmiyorum..

Anne: bana uçan bişey söyleyin
Deniz ve Doğa: Heepöö (helikopter), uçak, balon, sinek, arı, kelebek, kuş..bunları saydılar
Anne: köpek uçar mı?
Deniz Doğa: Uçmaaaz
Anne: Bana zıplayan bişey söyleyin
Doğa: Kuubağa (kurbağa)
Deniz: Doğa ve Deniz :):):)
Anne: eveet Doğa ve Deniz de zıplıyooo (güler güler güler)
Doğa: Mickey faye :):)
Anne: eveet Mickey de zıplıyooo (güler güler güler)

Anne: Kardeşler napılır? (soruya bak böyle soru mu olur? ama o an kardeş kavgası ile ilgili bi konu üzerindeydik :))
Doğa: Seviliiy :):):)
Anne: seviliiir, öpülüüür, sarılınıııır. Kardeşlere vurulur mu?
Doğa ve Deniz: Vurulmaaaz
Ama günde kaç kere birbirlerine vuruyorlar ya da itekliyorlar bilmiyorum. Daha çok Deniz yapıyor bu aralar..

Deniz yapboz yapıyor, yaparken kafasını sallayıp
Deniz: "hı hı bu buranın, bu buranın" diyor bi yandan. Bi yandan da hiç de oranın olmayan bi parçayı sokmaya çalışıyor :):) Ölüyorum gülmekten, öyle emin ki..
Anne: O oranın mı oğlum, acaba oranınki başka bişey mi?
Deniz: hm hm buranın bu, evet buranın :):):)

Doğa dün şoka soktu beni. İki tane 20lik yapbozu almış, ikisine birden başlamış. Parçaları karışık yapbozların ve ikisini birden yapıyor. Resmen hangi parça nerenin hangi yapbozun biliyor.
Anne: Sen mi yapıyosun Doğa ikisini de?
Doğa: hı hı, ikisi biyden
Anne: Afferin benim akıllı kızıma :):):):)

3 Temmuz 2012 Salı

Diyalog 10

Bugün dükkandan eve dönüyorum, çocuklar parka gitmişlerdi dönüşte beni aldılar dükkandan, eve gittik beraber. Eve giderken diyorum ki "Siz şimdi bıcı bıcınızı yapın yemeğinizi yiyin, ben gene dükkana gidicem, siz yemeğinizi bitirince gene gelicem eve". Doğa ve Deniz'den ses yok. Tekrarlıyorum aynı şeyi. Sonuna da "duydunuz mu?" ekliyorum. Doğa: "duymadım" :) Eve yaklaşıyoruz, gene benzer şeyler söylüyorum, sonuna da "tamam mı? oldu mu?" ekliyorum. Doğa: "olmadı" :) Yani anne gitmesin dükkana, sorun o :):)

Doğa şapka eldiven vs çekmecesini karıştırmaya bayılır. Mayosunu giydirtti önce, sonra beresini çıkardı,
"Kışın giyilir" dedi, ama gene de taktı kafasına. Sonra eldivenleri aldı eline "Bi de bunlar varmış" dedi :)

Cevher Teyze: Bakın uçak geçiyo.
Anne: uçak mı helikopter mi? (çünkü ses yakından, helikopter kesin)
Deniz: Bence hepöö :):) (fikir belirtmese olmaz :) hepö: helikopter) (tabii ki bildi oğluşum)

2 Temmuz 2012 Pazartesi

Kırklareli'deydik

Geçen hafta Zonguldak'taydık, bu haftasonu da Kırklareli'de aldık soluğu :) Çocuklara da bize de ve eminim ki babaanne ve Hayyi Dede'ye de çok iyi geldi gidişimiz. 2 gün zırt diye bitti gene..şu haftasonları da olmasa napardık bilmiyorum..buna da şükür değil mi?

Cuma akşamdan çıktık yola, çocukların uyku saatinde yoldaydık. Aslında tedirgindim, uykuları bölününce çok fena yapıyorlar insanı. Yol boyu uyudular sayılır. Varınca önce Doğa'yı aldım kucağıma. Çıkardım odamıza koydum, pişpişledim uyudu sorunsuz bi şekilde. Devo da Deniz'i getirdi. Deniz hafif uyanmış, ne dese beğenirsiniz? "bizim odamııııız" :) Babaanneye gidince aynı odada kalıyoruz hepi orası bizim odamız cidden de. Uyku arasında fark etti velet :) Onu da iki piş piş, uyudu Deniz de hemen. Ben gene şaştım kaldım tabii. Bi şükür bi şükür :):) Büyümüş benim çocuklarım, artık ufak haftasonu çılgınlıkları yapabiliriz sanki ;)

Cumartesi sabahın köründe kalktık, neredeyse bütün günü bahçede geçirdik. Fıskiyelerin altında sırılsıklam olduk :) Elma ağaçlarından düşen çürümüş elmalarla oynadık, birbirimize attık..ağaçtakiler daha bebiş olduğundan koparmadık (açıklama bu şekilde, büyüyünce toplayacağız onlar daha bebiş :)). Kumla oynadık, salıncaklara bindik. Şişme havuza soktuk çocukları. İçimiz de gitti tabii bi yandan, büyük havuz mu alsak ne dedik :)

Pazar günü de aynı şekilde geçti. Hep bahçedeydik gene. Sonuçta dolu dolu bir haftasonu oldu, herkes keyifliydi, eğlendik, konuştuk, görüştük..keşke hep atabilsek kendimizi bi yerlere..

Fıskiyelerin arasında koştururken..

Önce küçük havuza girdiler ama sığmadılar resmen..

Elmalarla oynarken..daldan düşmüş elmalarla..

Büyük havuza girerken..


Saçlar kesildi!!

Geçtiğimiz Cuma nihayet cesaret edip kuaföre götürebildim çocukları. Aslında hiç kestirmek istemiyordum, hem yabancılamaları olduğu için ağlayacaklarını ve hatta ortalığı yıkacaklarını düşünüyordum, hem de bebiş yüzler değişecek çocuk yüzler gelecek diye istemiyordum. Fakat havalar çok ısındı, saçlar ikisini de rahatsız etmeye başladı. Uykuları kaçırdı saçlar, o derece..

Bi önceki günden başladım, saçlarınızı kestireceğiz, çok uzadı, çok sıcak, kestirirsek şöyle olur böyle olur. Ertesi gün sabahtan gittik. Önce Doğa'yı aldım, girdim içeri. Tabii ki çocuk kuaförünü tercih ettik, ne de olsa içeride bi sürü oyuncak vs var, çocuklar rahatlasın ağlamasın diye..İçeri girdik önce bi koltuğa oturmak istemedi. Ben sarılarak koydum Doğa'yı, sarılmaya da devam ettim. Kuaför başladı kesmeye, 1 dk sonra sarılmayı bıraktık, elini tuttum, Cailou'yu açtık biraz ona baktı, sonra yap boz yaptık bi sürü. Sürekli konuştum bişeyler anlattım gösterdim. Ve hiç ağlamadan sesini bile çıkarmadan bitirdik kesimi. Şaştım kaldım :)

Sonra Deniz'i aldım, Deniz oturdu hemen koltuğa, onun da elini tuttum, biraz arabalarla oynadık biraz yapbozlara baktık, konuştuk, derken Deniz de hiç ağlamadan ve sesini bile çıkarmadan kestirdi saçlarını :)

Neyse ki sorunsuz bi şekilde kestirdik saçlarını. İyiki beklemişim diyorum.



Ve sonuç..mikemmel :):)


Bu arada komik ama sertifika aldık :) İlk saç kesimini başarıyla tamamlamıştır sertifikası. Uçlarına da kese içinde ilk saçlarını iliştirdiler..hatıra oldu, güzel oldu :)

İlgilenenler için not: Kuaför: Bal Kids Palladium