28 Haziran 2012 Perşembe

Evcilik

Doğa bu aralar Tigger'la ve anneannenin aldığı tavhamıyla (tavşan) muhabbette :) ölüyorum gülmekten, resmen oyun oynamaya başladı kendi kendine..bi laflar bi laflar..dinlediğimi farkedince kesiyo oyunu :) çaktırmadan dinlemek lazım :)

Az önce şöyle sohbet etti tavşanıyla:


Tavşanı oturttmuş sandalyeye,
Doğa: ben de yere oturiim, tavham napıyosun hı?
Tavham: -
Doğa: tavham napıyosun hı?
Tavham: -

Doğa: Ellerin pis olmuş tavham, yıkayalım.
Doğa alır tavhamı banyoya götürür :)

Doğa tavşana bye bye yaptırır.
Doğa: Bye bye, odamıza gidiyom

bi sürü bi sürü monolog..o kadar tatlı ki..



Bence ve lazım

Deniz bu aralar bence ve lazım kelimelerine kafayı taktı :) sürekli kullanmaya çalışıyor..

Böyle olması lazım..
Kaldırımdan gitmek lazım..
Üstümüzü giyinmek lazım..
Böyle park etmek lazım..

Bence burda dursun bu..
Bence salıncakta sallanalım..

vb cümleler..

26 Haziran 2012 Salı

Kitaplığımız

İstediğimiz gibi renkli bir kitaplık bulamayınca ve kitaplarımız salonda bi yere sığmayınca ve televizyonluk kitaplık haline gelince, çareyi şeffaf plastik kutu edinmekte bulduk..fena da olmadı, hem görebiliyorlar kitapları, hem derli toplu duruyor, hem de kullanımı Doğa ve Deniz için çok kolay oldu. Sevdik yani biz bu uyduruk kitaplığı :)


Ama şöyle renkli renkli güzel bir kitaplık alan olursa hayır demeyiz :) Burdan ilgililere duyurulur..


Zonguldak'taydık

Benim işler yoğunlaşmadan bi Zonguldak'a gidelim dedik. Belki denize de gireriz demiştik ama olmadı, deniz hala ısınmamış..2 kısacık gün hemen bitiverdi, gene geldik İstanbul'a..

Cumartesi günü hayvanat parkına gittik. Sonrasında Fener'e çıktık, tükürük köftesi yedik :), yürüdük. Borazan çiçeklerini patlattık :) Bir zamanlar ablamla koşarak kapıştığımız arabalara bu sefer çocuklarımı oturttum. Nostalji yaptık biraz, şöyle yapardık böyle yapardık dedik. Keşke ablam da olsaydı..sonra çocukları parka götürdük. Parktan çıktık, eve dönerken yol üstünde lunapark vardı, oraya da girdik. Bizimkilerin binebileceği atlı karınca vardı bi tek. Ona bindirdik. Bi daha bincem laflarına hiç kulak asmadık :) Her ne kadar anneanne bindirmek istediyse de olmaz dedik :)


Anneanne, Ci Dede ve Orkun Dayı ile birlikte çok güzel 2 güncük geçirdik :) 






Atlı karıncadaki atların tepesindeki tüylere dikkat, toz alma fırçası değil mi onlar :):)
Bir de resmin sol üst köşesindeki anneye dikkat, kara kara düşünüyor sanki: "Allah'm ne yaptım ben ? :)"



20 Haziran 2012 Çarşamba

Diyalog 9

Anne: Bir aslan miyav dedi, minik fare kükredi, fareden korktu kedi, kedi pırrr uçuverdi
Doğa: Kedi uçmass anne
Anne: :)

Deniz: Annenin Ası, Babanın Bsi, Devyimin Dsi :)

Deniz: orda da lamba, burda da lamba, orda da lamba, burda da lamba (takıldı plak :)), top gibi lambaaa :)
Benzetmelerine bayılıyorum, çok akıllı akıllı konuşuyorlar..

Mickey ve Minnie

Geçtiğimiz Pazar günü ilk defa TV açtım Doğa ve Deniz'in yanında. Mickey ve Minnie'nin çizgi filmini almıştım. Bir heyecanlandılar TVda Mickey ve Minnie'yi görünce :) Deniz yerinde duramadı :) Sürekli ayağa kalktı oturdu kalktı oturdu. Mickey ekranda olmadığı zamanlar "anne mickey nerdeee?" diye sordu durdu :) Mickey ördekleri sayarken Deniz de saydı "biy, iki, üç, dööt, beş, altı...". Doğa Deniz kadar aşırı tepki vermedi ama mutlu oldu o da :) İkisi de yüzünde kocaman gülümsemelerle izledi çizgi filmi. Onlar çizgi filmi izledi ben onları :) Velhasıl onlar heyecanlandıkça, meraklandıkça çok mutlu oldum :) 16-17 dk kadar izledik.
Acaba ertesi güne de izlemek isterler mi dedim, her gün izletmek istemiyorum şu anda. Neyse ki öyle bi durum olmadı. Haftada bir izleriz artık..

Bu arada Deniz sayıların mantığını kapmış durumda. Kıbrıs tatilinde iki üç kere yemek yedirirken 20leri 30ları 40ları saydım. Güle eğlene saydık sayıları, komik geldi nedense ona ya da çok hoşuna gitti bilmiyorum. Şimdi ondan sonra onbirler, onikiler...onbeşler geliyor. Yirmiye varınca yirmibirler..geliyor. Sayılara aşırı ilgisi var kime çektiyse ;)

Atlı Karınca

Bugün öğlene doğru Ümraniye Meydan'a götürdüm Doğa ve Deniz'i. İlk defa atlı karıncaya bindiler. Ve bayıldılar. Bi daha binmek istediler ama yemez tabii. Bi kere bindik, atlara da bye bye yaptık şeklinde geçiştirdim. Tek tek bindirdiğimden ve bakıcımız da diğeri ile ilgilendiğinden fotoğraf çekemedim. Meydan'dan çıkmadan önce ortadaki suların içine saldım ikisini de. Bi eğlendiler bi eğlendiler, kıkır kıkır güldüler. Bezlerine kadar ıslandılar. Sonunda pes ettiler :) Doğa en son anne üşüdüm diyordu :) Yedek kıyafetleri giydirdik ve eve döndük. Çok güzel bir gün geçirdik. Haftasonları çok kalabalık olduğundan pek tercih etmiyorduk gitmeyi. Haftaiçi kimsecikler yok, rahat rahat gezebildik. Tavsiye ederim..

Toyzz Shop'a girmeyi ihmal etmedik tabii. Biraz oyuncaklara göz attıktan sonra iki tane yapboz alıp çıktık.

Doğa'dan..

Az önce burnuma biip yaptı Doğa. Bunda enteresan bi durum yok tabi :) Sonra kocamaaaan dedi. Bunda da enteresan bi durum yok (haklı çocuk burnum kocaman :)). Sonra "leylek gibiiiii" dedi ve son noktayı koydu :):):) Ben koptum gittim :):)

Bu arada 16lık, 20lik, 24lük yapbozları tek başına hiç müdahelesiz yapabiliyor yapboz canavarı Doğa :):)

16 Haziran 2012 Cumartesi

Caddebostan sahil

Sabah erken kalkıyor Doğa ve Deniz bir haftadır. Altı buçuk civarında kalkıyoruz hep birlikte. Bazen Devo'yu da rahat bırakmıyorlar, özlüyorlar herhalde. Bugün de erken kalktığımızdan erkenden attık kendimizi dışarı. Caddebostan sahiline indik. Çocukların bisikletlerini aldık. Yürüdük biraz. Tuğçe hala da bize katıldı bi süre sonra. Öğlene doğru eve döndük. Gayet güzel rüzgarlı bir gün bugün. Kaçırmamak lazım...



Şebelebettin oğlum :):) Tuğçe halanın gözlüğüyle..


Ev hali

Bu aralar hep dışarda Doğa ve Deniz. Sabah bi park sefası, öğlen eve dönüş, mama yeme, uyuma, sonrasında balkon sefası. Bazen de evin önünde top oynamaca, bisiklete binmece. Haftaiçi nerdeyse tüm günler böyle geçiyor. Terası hala kullanıma açamadık, yakında orda da havuz sefası başlar :)

balkondalar..

bal bademlerim..elele..


yeni picamaları :) biraz sabretsem katalog çekimi olurdu..



8 Haziran 2012 Cuma

Mine Teyze'ye gittik

Nihayet gidebildik Mine Teyze'ye. Aylardır bakıcı konusunu yoluna koyamadığımdan bir türlü bi yere çıkamadık. İki çocuk olunca tek başına birşey yapamıyorsun. Bakıcımız başlayalı 1 ay oldu, şimdlik Allah'a şükür bir problem yok. Umarım da olmaz.
Dün Mine'yle telefonda konuşurken gelin bize dedi. Ben de gelelim artık dedim. Sabah soluğu Mine'de aldık :) saat 10da ordaydık :) İyiki de erken gitmişiz. Bütün gün bizim oldu. Parkta epey bi vakit geçirdik. Uyusunlar da biz de azcık oturalım çay içelim istedik ama uyumadılar. Öğlen de çok sıcak olduğundan duramadık parkta. Eve gittik. Çayımızı demledik. Mine Teyze poğaça ve kurabiye yapmış. Onları löplettik :) Doğa pek sevdi kurabiyeleri :) Evde de oyun oynadık baya. Çocuklar bağımsız takıldılar tabii ki ama bi derdimiz olmadı, herkes gayet uyumluydu. Biz de aralarda görüşebildik neyse ki :) Sohbet oyun derken saat 3 olmuş. Eve dönüşe geçtik. Eve dönerken yolu şaşırdım bi güzel ikinci köprü yoluna saptım :) Sonra bi şekilde Ataşehir'e doğrulttum tabii ki. Çocuklar da uyumuştu arabada, yolu şaşırdığım iyi bile oldu :):)
Velhasıl çok güzel bir gün oldu, benim için de çocuklar için de. Tekrarı şarttır! :)

Ben bunları nasıl yemeyeyim??



Çocukların hiçbiri bakmamış :):) (sağım solum çocuk he he :):) )


Afacan Kuzey Ali :)


Kuzenler oyunda :)


6 Haziran 2012 Çarşamba

Kıbrıs Kaçamağı

Geçen Perşembe sabahı Kıbrıs'a uçtuk ailece. Devrim, ben, çocuklar, babaanne, Ayça Hala ve Hayri Dede. 4 günlük bi paket, bildiğimiz 5 yıldızlı tatil köyü şeklinde bir tatildi. Aslında çok da tercih etmediğim bir tatil şekli, ama çocuklar çok küçük olunca rahat oldu açıkçası. Geçen sene de ev tutmuştuk o da çok güzel olmuştu. Neyse..

Perşembe sabah Sabiha Gökçen'den 9da bindik uçağa. Deniz uyudu, Doğa kucaktan kucağa dolandı, uçak inişe geçecekken uykusu geldi. Havaalanından direkt otele transfer olduk. Otelde biraz bekledik oda temizlenene kadar. Yemeğimizi yedik. Odamıza yerleştik. Çocuklar yadırgadılar tabii ki odayı. Giyindik attık kendimizi denize. Deniz biraz soğuktu ilk gün. Aslında rüzgar vardı, o yüzden üşüdük biraz. Sonraki günler hava ısındı çok güzel oldu. Havuza da girdik. Kum oynadık. Çocuk parkı vardı orda da vakit geçirdik epey. Bütün günlerimiz deniz, havuz, kum, park, öğlenleri uyku, yemekhanede kahvaltı öğle yemeği akşam yemeği, akşam yemekten sonra odaya çekiliş ve uykuya geçiş şeklinde geçti. Kalabalık gitmemizin çok faydası oldu, ben de Devo da tatil yapabildik :) tabii bunu bi de Ayça Hala ve babaanneye sormak lazım :) Çocukların peşindeydi onlar da biz de.
Çocuklar çok sorun çıkarmadı. Gündüz baya eğlendiler. Sadece bir gün öğlen uyumadı Doğa. Deniz her öğlen uyudu maşallah. Akşamları evde uykuya gittikleri saatte odadaydık. İlk akşam yer yadırgaması oldu biraz, sonraki akşamlar bi problem olmadı. Velhasıl tatil sonunda otelden ayrılmak istemediler :) Bütün gün dışarıda olunca çok iyi geldi çocuklara :) Bize de tabii :)
Yemeklere gelince pilav makarna köfte tavuk yoğurt ayran şeklinde oldu biraz. Aslında çok çeşit yemek vardı ama çocuklara uygunu pek yoktu. Bizimkilerin yemeleri dert zaten, orda da dert oldu biraz. Deniz kuru kayısı ve incire alıştı tatilde. Doğa da tavuğu çiğneyerek yemeye.
Uçak genel olarak iyi geçmekle birlikte, dönüşümüz gece on bir buçukta olduğu için uykuları bölündü. Bölününce uçağa ilk binişte ikisi de ağladı çılgınca. İkisi de anneyi istedi. Çareyi Devo ile yanyana oturup Doğa'yı kucağıma alıp Deniz'in elini tutmak ve kafasını kafama yaslamakta buldum. İkisi de yanımda olunca sesler kesildi. Uçuş boyunca uyudular. İnince gene bir ağlama. İkisi gene anneyi istedi, sakinleştirmek biraz zor oldu. En son havaalanından ikisi de kucağımda, ezilmiş vaziyette çıktım. İkisini bir kucağıma alıp ninni söyleyince sakinlediler. Bel pert oldu tabii. Gene de bu kadarı normal diyorum, çok da ağlamadılar.
Neticede çooook güzel 4 gün geçirdik hepimiz :) İyiki de bi çılgınlık yapmışız :)

Bu arada son günün öğleden sonrasını Gönül ablam ve Mesut abimle geçirdik. Girne'deki evlerinde ağırladılar bizi. O kadar güzel bir ev ki..1940lardan kalmaymış. Kocaman bir bahçesi var. Evdeki eşyalar anneden anneanneden kalma. Gönül ablamın gençliğinde kullandığı yatak bile duruyor hala. Ve herşey çok bakımlı. Muhteşem bir ev. Her yerinde yaşanmışlık var..tam anlamıyla bayıldım eve..evin bulunduğu köy de çok güzel..köy deyip geçmeyin, bizdekilerle alakası yok..caz barı bile olan bir köy..bookshopu (girişinde öyle yazdığı için bookshop diyorum, kitapçı yani) ve hatta cupcake dükkanı bile var..bir sürü restoran var..daracık tertemiz sokaklar..güzel evler..güzel insanlar..daha çok vakit geçirmek isterim, adım adım gezmek isterim ama bu seferlik birazcık kısa oldu ziyaretimiz..
Çocuklar nasıl tepki verdiler? Doğa ilk yarım saat sesini çıkarmadı, hep tarttı dinledi, sonra bi baktık Mesut abimin kucağında :) yani dinlemiş dinlemiş bakmış bi zarar gelmeyecek atmış kendini kucağa :) En son Mesut abim sırtını kaşıyordu, o derece ısındı :) Deniz ilk yarım saatte mıyırdandı, annecim annecim şeklinde, sonra bir baktık Mesut abimin elini tutmuş :) Gönül ablama da Mesut abime de ısındılar hemen :) Bir ara içeride bişeylere bakıyordu dördü :) Bahçeye gelen kedilerle de epey oyalandılar. Ağaçlardan portakal (bebiş portakal) ve badem kopardık. Bademler süperdi ben olsam bi tane bile bırakmam ağacın üstünde :):)
Kısacık oldu ama çok çok güzel oldu, iyiki görüşebildik. Bi dahaki sefere inşallah çocuklar biraz daha büyümüş olacak ve daha bol vaktimiz olacak. Gönül ablam ve Mesut abim çok kıymetli benim için. İkisini de çok seviyorum, keşke hep yanımda olsalar..gene bir fırsat yaratıcam mutlaka, burdan söz :):)

Ve fotoğraflar..





Gönül ablam ve Mesut abimin evinde..





Uçuş öncesi akşam yemeği..