29 Mayıs 2012 Salı

Babaanne ve Hayyi Dede'ye gittik

haftasonu attık kendimizi Kırklareli'ye. Hayyi Dede'nin paakına (parkına). Dede Doğa ve Deniz'e resmen park yapmış bahçenin bi köşesinde :) Salıncakları var, kumları var. Şansımıza ilk gün çok güzeldi hava. Hep dışarıdaydılar, parkta :) Kum oynadılar, salıncağa bindiler, bahçede dolandılar, eyik (erik) topladılar..derken vakit hemencik geçiverdi. İkinci gün hava bozuktu, öğlene kadar eve tıkalı kaldık. Çocuklar çıkmak istedi ama hava da soğuktu çıkaramadık. Tam gitmeyey akın açtı güneş, birazcık daha bahçede vakit geçirdiler. Güzel bir haftasonu oldu ve fakat arada muzurluklar olmadı değil. Yemeklerde problem yaşadık, yemek yedirmek olay oldu her öğün. Doğa iki gün boyu nerdeyse hiçbişey yemedi diyebilirim. Deniz gene normale yakın yedi. Eve döndük, akşam yemeklerini koydum önlerine sanki hiçbişey olmamış ve iki gün muzurluk yapmamış gibi herşey normale döndü ve adam gibi yedi Doğa yemeğini. Nedir anlamadım. Evdeki kalabalıktan ve şımarmaktan mı oldu, herkesin üstelemesinden mi oldu, hava değişikliğinden mi oldu, neyden oldu bilmiyorum. Bi dahaki gidişimize de aynı şey olacak mı bakıp göreceğiz..

Atletliler :)

Parkımız :)


Üç silahşörler :) Çok hummalı bi çalışma söz konusu burda..


Bu arada Devo ve ben de bahçedeki çimleri kestik. Bize de spor oldu :)


 Her fırsatta bindim salıncağa :)


Anne kaldır beni :)

O bi küçük hanfendi :) Favorilerimden bu foto..


Vesikalık..


Gene niye sıkmış dişlerini bilmiyorum :)


Bu arada bahçede bir yavru kedi bulduk. Çok sevdi Doğa kediyi miyavladı durdu :) Fakat kedi oyuncaklarına kovalarına küreklerine saldırınca bütün oyuncaklarını bi kenara topladı :) Vermedi kediye :) Sonra Tiggerı ile kıı kıı diye kaçırtmaya çalıştı :):)

25 Mayıs 2012 Cuma

Doğadan inciler :)

Doğa da artık konuşmaya başladı :) Üç kelimelik cümleler kurabiliyor.

Geçenlerde bi gün pembe sandalyesini odaya odaya diyerek odaya taşıttı bana. Koydum odadaki balkon kapısının önüne. Ayağa kalkmış sandalyede, sonra inememiş. İçeriden mızırdanma ağlama sesi geliyor. Son zamanlarda pek çok şeyi ağlayarak istediğinden hiç oralı olmadım. Ağlama devam edince gittim. Bi baktım ki inemediğinden ağlıyor :) "Doğacım, ağlayınca anlamıyorum, yardım yardım desen anlarım". Bikaç kere tekrarladım anlasın diye. Sonra aynı gün içinde oyuncak sepetini odasından salona çıkarmaya çalışırken içeriden ses geldi "yaadım yaadım" :) Koştum yardım ettim tabii :) Şimdi ağlayarak isteme yok. Ya söylüyor ne istediğini ya da yaadım diyor bişekilde anlatıyor :)

9lu yapbozları yeni de alsam löp diye koyuyor yerine. 12li yapbozu tek başına yapabiliyor benim kızım :) Hatta en son 24lü yapboza merak sarmaya başladı. Orta kısmını yapabiliyor. Bi süre sonra hepsini yapar onun da.

Resime, her türlü boyaya merakı çok. Boyama kitapları alıyorum bi sürü. Ben de boyuyorum çocuklar da :) Doğa içlerine denk getirmeye çalışıyor, getiriyor da :) Bir de bikaç gündür resim çiziyor kendi çapında. Anneyi çiziyor, yuvarlak bi kafa, üstüne saç yapıyor, gö konduruyor, tabii hepsi yamuk ama benzetmeye çalışıyor :) Bir de gemi yapmayı seviyo nedense :) Anne çok gemi yaptı ondan sanırım :) Önce düz bi çizgi üstüne de bi direk :) herşeyi yapmaya çalışıyo sonra şunu yaptım diyor :)

Bi sürü bi sürü kelimeler cümleler söylüyor ama aklımda kalmıyor her zamanki gibi :) Geçen haftasonu Tuğbacımla buluştuk. Özgül çok düzgün konuşuyorlar dedi, gayet anlaşılıyomuş :) Tuğba da tooğba teyze oldu Deniz'in tabiriyle :)

Tabii tüm bunlar olurken Deniz boş durmuyor, Deniz artık laf ebesi oldu. 5-6 kelimelik cümleleri sıralayıveriyor :) Deniz'e artık resmen konuşuyor diyebilirim :) Somut kelimeleri geçtim soyut şeyleri bile söylüyor, nasıl anlıyor da söylüyor anlamış değilim. Geneler, artıklar, neyseler uçuşuyor :) Babam geldiğinde "Bugün bize Ci dede geldi" dedi, şaştım kaldım, bugünü nasıl öğrenmiş anlamadım, zaman çok soyut birşey ve henüz 2 yaş bile değiller. Doğa'ya da artık tam olarak konuşuyor dememe az kaldı diye düşünüyorum :) aynı yollardan geçiyorlar ne de olsa :)

Bu arada Orkuncuğum geldi ve nihayet görüşebildik. O kadar o kadar özlemişim ki anlatamam. Sanki yıllar geçmiş gibi geliyo dedim. O da bana da öyle geliyo dedi. Onsuz hayata bi ara vermişiz şimdi devam edecekmişiz gibi hissediyorum. Öyle de oldu.

16 Mayıs 2012 Çarşamba

Gelmeyin üstüme ulennnn :)

Sanırım sonunda aklımı yitiricem. İki buçuk aydır bakıcı derdindeyim. Bunun yanında başka dertlerim de yok değil. İşe bi türlü başlayamama derdi gibi...herkesin benden insan üstü bir varlık olmamı beklemeleri gibi..kimi der ki bi an önce işe başla..kimi der ki çok anneci çocukların var ondan alışamıyorlar..kimi der ki bana da vakit ayır..kimi onu der kimi bunu der..hayatım karmançorman oldu çocuklar doğduğundan beri..önceliğim hep çocuklarım oldu..öyle de olması gerekiyordu, istediğim de buydu..iş umrumda olmadı açıkçası..hala daha da değil..işi sadece çocuklarım için istiyorum, iyi yerde okusunlar, farklı farklı yerler görsünler, bi sürü kitapları olsun, çeşit çeşit müzik dinlesinler, bi sürü faaliyete katılabilsinler, bişeyden eksik kalmasınlar..büyürken yanlarında olayım, daha esnek saatlerde çalışayım..ağladıklarında koşup eve gidebileyim..yani tek düşündüğüm şey çocuklar..en çok onlar için kendi işim olsun istiyorum..ve fakat tüm bunlar beni yoruyor...sadece başkaları değil ben de kendimden insanüstü bir varlık olmayı bekliyorum demek ki......

Şu bakıcı işini yoluna koysam işe asılıcam. Ama o da kolay olmuyor. Şimdi yeni bir kadın başladı. 10 gün oldu. Çocuklar kadını sevdi ama gene de bütün herşey anneden bekleniyor. Normali de bu. Hangi çocuk annesi varken başkasının elinden yemek yemek ister? Başkasının pijamasını giydirmesini ister? Başkasının o kıymetli kakasını :) almasını ister? Hangi çocuk annesi varken başkasıyla oynamak ister? Doğrusu annesi ile olmasıdır zaten. Anneye bağlanmasıdır. Bakıcıya ya da başka birine değil. Onun için yaşamsal olan annesidir, hayatındaki tek zorunluluk annesidir. Anne evdeyse annesinden başkasını gözü görmez. Doğrusu ve normali budur. Diyolar ki çocukların çok anneci, anneye çok düşkün. Ne demek anneci olmak, anne düşkünü olmak? Normal bir çocuk zaten anne düşkünü olmalıdır, hayatında bir numara anne olmalıdır. Bütün kitaplar yazar bunu. Bütün kitaplar şunu da yazar: anne ilk üç senede çocuğunun yanında olmalıdır. Olabildiği kadar, şartlar elverdiği kadar. Ben bunu yapıyorum ve mutluyum böyle (stresli ve sıkıntılıyım bi yandan da, çocuk bakmak zor, ama iç huzurum var). Çocuklarım da çok mutlu. Daha ötesi var mı? Şartlarım elveriyor ve ben evdeyim, olmam gerektiğini düşündüğüm yerde. Bakıcı işini de inşallah bu sefer yoluna koyacağız ve ben yavaş yavaş işe başlayacağım (umarım). 2 yaşa kadar yanlarındayım, gene de şanslı olduklarını düşünüyorum çocuklarımın. Keşke hep yanlarında olsam..

Bir de ikiz çocuğun ne olduğunu bir türlü anlayamayanlar var. İşte onların yorumlarına da hasta oluyorum. Duymak bile istemiyorum. Tek çocuk ne kadar zor çocuk olsa da tek çocuktur. İkiz çocuk, çocuk ne kadar rahat ve kolay olsa da ikisi birden büyüyen, ikisiyle aynı anda ilgilenmen gereken, ikisine aynı anda mama vermen, sırayla bez değiştirmen, sırayla üst baş değiştirmen, aynı anda üşütmeden banyo yaptırman gereken, ikisi ile aynı anda farklı oyunlar oynaman gereken.....ikiz çocuktur, iki farklı yaş çocuk değildir, aynı dönemlerden geçerler birbiri ardına, ayvayı yersin. İki katı zor değildir, en az üç katı zordur. İkiz çocuğu bırakmak kolay değildir. Bakıcı bulmak kolay değildir. Çünkü tek çocuğa rahatlıkla bakabilen bakıcıların çoğu iki çocuğa bakamaz. Masrafı da ayrı tabii. Her açıdan zordur ikiz. Özgül tek başına bakamıyo mu diyenler var ya bi de, o lafları duyduğum an sigortalarım atıyor. Allah öyle konuşanlara ikiz çocuk versin de anlasınlar ne diyim :) Ama çifte mutluluktur ikiz çocuk, tadından yenmez :) ikisi bir güler sabah kalkınca..ikisini birden kucaklarsın, koklarsın, iki ayrı karakter gözünün önünde büyür, mutlu olursun her değişimlerinde..biri annecim der öteki annemmm der, erir bitersin :) yani çok zor birşeydir ama çok güzel de birşeydir..şikayetim yok..sadece kılım beni anlamayanlara :)

Neyse işte..bu da bi iç dökme kaydı oldu..Özetle, şu an stresliyim hayatımdaki belirsizliklerden dolayı. Ama herşeyi yoluna koymaya çalışıyorum ve koyucam. İnşallah herşey istediğim gibi gerçekleşir.

Parmak boyası

Parmak boyasını abarttık ayaklara kadar boyandık..tabii sonrasında Doğa o ayaklarla evi gezince pek hoş olmadı :) ama kızamadım da ne de olsa çıkıyor boyalar :)




Anneanne, Ci Dede, Teyze geldi

Anneanne, Cihan Dede, teyze, Ege abi ve Tahir Amca bizdeydi geçtiğimiz hafta. Bu gelmeler gitmeler çok zorluyor bizi. Çocuklar alışıyor, ayrılırken dertleniyorlar. Annemler burdayken naptık, çok da bişey yapamadık 3 çocuk bir arada ancak onları idare ettik :) sabahtan akşama kadar oyun oyun oyun :)

Deniz Ege abi ile oynarken




Doğa'nın gözüne de flaş patlatsaymışım biraz..

Anneanne ile bezelye ayıklarken..



13 Mayıs 2012 Pazar

Benim Annem Güzel Annem

Tüm annelerin Anneler günü kutlu olsun diyerek başlıyım :) Biz nasıl kutladık? Dün akşam yeni bakıcımız benim annem güzel annem şarkısını söylüyordu. Akşam yataklarına yatırdım çocukları. Ortalarında oturuyorum her zamanki gibi. Deniz "benim annem, güzel annem, kollarına" dedi yatınca, öptüm öptüm öptüm :) Doğa da durur mu, o da "güzel annem, güzel annem" dedi :) Ben böyle kutlamış oldum bu seneki Anneler Günü'nü :) Bundan güzel hediye mi olur :) ?

Bugün yeni bakıcı başlayalı 1 hafta oldu. Ben bırakma taraftarı değildim ama Devo babanın ısrarı üzerine çocukları 1-2 saatliğine eve bırakalım dedik. Kapıdan çıkınca dinledim içeriyi, bi 10 dk boyunca ağladı Deniz. Bi yandan da anne baba gittiiii diyor. Sonunda dayanamadım açtım kapıyı. Aldım oğluşumla kızımı beraber dışarı çıktık. Yani yalnız bırakma işi yalan oldu. Napayım kıyamadım. Daha da ağlardı Deniz, biliyorum ben. Daha erken, kadına tam alışamadılar. İnsanların çocukları nasıl hemen alışıyor bilmiyorum. Doğduklarından beri yanlarında olmamın br dezavantajı mı bu bilmem. Neyse zamanla alışacaklar umarım.

Çocukları aldıktan sonra Palladium'a gittik. Girişte arabadayken annem sordu nereye geldik biz yaa diye. Deniz: otoparkaaa dedi :) yazmış kafaya çıktı gene bir anda :) biz gülünce Doğa da otoparka otoparka demeye başladı. Palladium'da muz istediler, yemek saati olduğundan vermek istemedim. Atma numarası yapıp kuşlara verdim dedim. Deniz dudaklarını büküp "anne muzu kuşa veydiiii" dedi, ağlamaklı oldu :) Aldık muzu yerinden aa kuşlar muzu geri verdi bize diye ikinci bi yalan attık mecbur :) yemek saati de yalan oldu böylece :)

Bu arada ablamlar ve annemler bizdeydi geçtiğimiz hafta. Ablam bu sabah geri döndü. Annemler de yarın akşam Antep'e uçuyorlar. Orkuncuğumun nihayet askerliği bitiyor. Çarşamba günü çıkıyor. Allah'a şükürler olsun sağsalim çıkacak inşallah. İki günümüz kaldı, heyecanla bekliyoruz. Bi gelsin, kapıdan girince bi sarılcam bi sarılcam sanki bi daha bırakmıycam....çok özledim..

3 Mayıs 2012 Perşembe

Deniz'den inciler :)

Deniz öğlen yemeğini yer, mama sandalyesinden iner, ben Doğa'yı yedirirken mutfağa gider. Anne bi yandan dinler napıyo Deniz diye. Kavanozların olduğu dolabı açar. "İşte buldummm" der, Anne merak içindedir :) koşa koşa gelir nutellayı masanın üstüne koyar "Çu çuuuu" :):)

Deniz akşamları yatarken sürekli konuşur. Bi süre sonra Anne "Deniz sessiz ol, Anne uyuyacak Doğa uyuyacak" der. Deniz bu sefer sessiz konuşmaya başlar :) "Doğa uyuyo, Anne uyuyo, Denis sessis oool" :) kendi kendini uyarır benim oğlum :) Bu arada her gece Deniz uyumaya çalışırken ve konuşurken Anne konuşmalarına ölür biter :) Dün akşam "Bu ne biçim motoyy" dedi mesela (evin ordan sürekli motor geçiyor, apartmanda birinin motoru var). Bu akşam da "Ayça işte, Ayça yoook, Cem iştee, Ada okuul, Tüğçe okuul" diye sayıp duruyordu. Akşamları bazen aşağı aşağı diye tutturuyor ben de "Aşağı olmaz oğlum, herkes yatağında yatar, baba yatağında yatıyo, babaanne yatağında yatıyo.." vs vs diye anlatıyorum. Bi akşam yatmış "aşağı?" diye soruyor, kendi kendine de "ı-ıh" diye cevaplıyor. Ama bi 7-8 kere sorup cevapladı. aşağı ı-ıh, aşağı ı-ıh, aşağı ı-ıh....şansını mı denedi bilmiyorum :) Velhasıl Deniz'in uyku öncelerini bi kameraya almam lazım, bi sürü şey söylüyor ben dinledikçe bitiyorum :)

Bugün su pompasına basmasıyla ayaklarını suyun içinde bulması bir oldu. Şıp şıp oynadı suya çoraplarıyla basa basa. Bir derin nefes alıp kaçarak uzaklaştım :) Sonra da açıklamalar, "oğlum suyla öyle oynarsan hasta olursun, hasta olunca nasıl öksürürsün" Deniz: "öhö öhö". "Bi daha yapma olur mu oğlum, bi daha yaparsan kızıcam". Deniz: "hmm hmm". ama ben biliyorum tabii onun hmm hmmlarını...külahıma..

Doğacığım Deniz kadar uzun cümleler kurmuyor henüz, 2 kelimeliklerde şu anda. Bi süre sonra 4-5 kelimelilere geçer o da. Onun daha çok Tiggerla derdi var :) "Otuy Tigıy" "Kalk Tigıy" "Yat Tigıy" :) bi de Anneyle tabii :) Anne de bi nevi oyuncak sayılır di mi? Daha çok konuşmaya başlayınca onun da incilerini yazarım..

Bütün gün bi sürü bi sürü konuşuyorlar ve biz bitiyoruz konuşmalara :) ama akşam olunca hiçbişey kalmıyor kafamda.

Bu arada 9lu yapbozları patır patır yapıyor ikisi de. Doğa Deniz'e göre daha usta o konuda. Daha hızlı yapıyor, el becerisi çok iyi, kafa da tabii. 12li bir yapbozumuz var onu ikisi birlikte yapıyor ve ben de yardım ediyorum.

Başka da bi gelişme yok. Bir de bu aralar parka takmış durumdayız. Günde iki posta, bi sabah bi öğleden sonra parktayız :)

1 Mayıs 2012 Salı

Haftasonu

Dolu dolu bir haftasonu geçirdik gene. Cumartesi sabahtan çıktık evden. Moda'ya gittik. Kahvaltı ettik. Sonra parkta oynadık tabii ki. Ben de sallandım epeycene salıncaklarda. Bazen tek başıma, bazen Doğa'yla bazen Deniz'le. Moda'da epey gezdikten sonra, öğleden sonra riva'ya gittik. Yanında park olan bir balıkçıya. Yemek yedik, gene parkta oynadık. Çocuklar doydular parka :) Eve geldiğimizde akşam olmuştu, 7 saat dışarda kalmışız.

Pazar günü de sabah Palladium'a gittik. Kahvaltı ettik, biraz alışveriş yaptık. Çocuklara kitaplar ve dergiler aldım. Kendime de ve Devo'ya da tabii. Kapalı yerlerde sıkılıyorlar çabucak. O yüzden 2 saat kadar kaldık. Çıkınca arabada eve dönerken uyudular (en sevdiğim şeylerden biri, uğraşmadan ikna etmeye çalışmadan löp diye uyumaları :)). Fırsat bu fırsat pazar alışverişimizi yaptık. Babaanne arabada bekledi. Pazardan çıkıp eve geldik birazcık dinlendik, pazardan yapboz aldım gene, onlarla oynadık. Sonra Çekmeköy'e gittik. Testi açılmış Çekmeköy'de. Kendi parkı da var. Çocuklulara tavsiye ederim. Gayet güzel ve yeterli bir park. Yemeğimizi yedik ve eve gene akşamı edip döndük.

Bu arada babaanne hep yanımızdaydı. Ayça Hala, Tuğçe Hala da yanımızdaydı. (İyiki varsınız, yoksa şu dönemi nasıl atlatırdım bilmiyorum. Aile gibisi yok...)